k’okumak

Yayınlandı: Mayıs 12, 2014 / fakirin kileri

Fakirin kileri, bugün kokuyor! Buram buram, türüm türüm…
Alın size yedi adet yazı… Kokulu silgi de yanında hediyesi!

***

(I)

Hasta yatağında refakatçinin soyduğu mandalinanın kokusu… Yorgun argın eve geldiğinde sehpanın üzerine konan buzlu limonatanın kokusu… Apartman kuytularının bazen ruhunu şefkatle sarmalayan, bazen de evcilliğiyle insanı usandıran bildik kokusu… Bir genç kadının daha önce birkaç kez giydiği kazağa sinmiş ter kokusu… Çoktan kaderine terkedilmiş bir mahzenin kokusu… Bir akşamüzeri öylesine yolun düşmüş bir mahalleden geçerken her yanını saran kızartma kokusu… Arozöz geçmiş caddenin sevinçli kokusu… İlk düşen yağmur damlalarının öptüğü toprağın kokusu… Gizli saklı girilip talan edilen tavanarasının kokusu… Babaanne gelinliklerinin naftalin kokusu… Yaşlanmış kitapların sayfa aralarına burnunu gömüp içine doyasıya çektiğin koku… Eski sinema perdelerinin güngörmüş kokusu… İlkokul kokusu…

(II)

Yeni dökülmüş asfaltın buğulu, kızgın kokusu… Tarih kitaplarından sızan kurumuş kan kokusu… Yazlık evinde seni görünce sevinen eşyaların toz kokusu… Çocukken her okul dönüşü kapısından usulca süzüldüğün, kışlık kavun ve elmalarla dolu odanın sessizlik kokusu… Odaya ışık girmesin diye pencerelere yapıştırılmış gazetelerin güneş yanığı kokusu… Dünyaya kapılarını kapatmış iki gövdenin alışveriş kokusu… İlkokulda aşı günlerinin kokusu… Hasat kokusu… Pazaryeri kokusu… Knut Hamsun’un romanından yayılan koku… Ramazan pidesinin, şarap ve tuzun, uzakdoğu tütsülerinin kokusu… Chopin prelüd ve noktürnlerinin kokusu… Annemin çıt çıkarmadan gözlediği servi-rüzgâr arkadaşlığının serin kokusu… Auschwitz, Mauthaussen, Treblinca, Dachau kokusu… Taze biçilmiş çimlerin üzerine fıskiyeden fışkıran suyun kokusu…

(III)

Bedestende gezinmenin kokusu… Kıyıya vurmaktan bıkmayan iyot kokusu… Bahçede çişini yaptıktan sonra evine dönen kedinin üzerine kış havası sinmiş kürkünün kokusu… Karne hediyesi olarak alınan bilgisayarın kutusundan çıkar çıkmaz yaydığı koku… Şişman kadınların biraz anaç, biraz mahçup kokusu… Haçlı seferlerine katılan soyluları adam eden koku… “Gelmekte” olan şiirin kokusu… Yazlık sinemalarda çitlenen ayçekirdeği kokusu… Balkonda gecenin kokusu… Başkanlık sarayının yıkıntısında Allende’nin tabancalı elinin, Yıldırım Bölge’de Sevgi Soysal’ın kararmayan yüreğinin kokusu… Kolay ve zor zamanlarda, geniş ve dar vakitlerde içilen çayın kokusu… İlle kahve kokusu… Çocukluğun haşarılık ve çikolata kokusu… Köy bakkaliyesinin kokusu… Apartmanlar arasında kalmış kümbetin yalnızlık kokusu… Taş kokusu…

(IV)

Kmer kafatasları nasıl kokar? Ya Videla’nın uçaklarından denize atılanlarınki? Jara’nın elleri? Bağdat kitaplarının dağılan ciltleri? Mostar köprüsünün taşları? Sabra, Şatilla? Magosa’daki bebenin delik deşik bedeni? Tianenman’daki paletler? Gulag takımadaları? Prag baharı? Mamak, Diyarbekir zındanları? Kürt köylülerinin bokla kamaşmış dişleri? Kızıl kahkahalarla çınlayan Bükreş sarayı? Kırım türküleri? Çocuk yüzüne yansıyan napalm? Mustafa Suphi’nin Karadeniz’i? Kuyucaklı Yusuf’un gömleği? Varna vapuru? Bir çağ yangınında gülü küle kesmiş, “gölgesi yıldız dolu” Metin abinin Süveyda’sı? Dido’nun Anadolu’ya selamı? Yorgun, bezgin kağnılar? Maraş’ta çarpılanan kapı kanatları? Otuzüç kurşunun açtığı otuzüç delik? Adiloş bebenin gözleri? Bitmek bilmez tehcir günleri? Stronsiyumlu japon şemsiyeleri? Düşlerine göz dikilmiş kızların başörtüleri?

(V)

Kereste dükkanı mı daha güzel kokar, marangozhane mi? Ziyaret saati bitiminde hasta odasından koridora taşan kokunun bileşimi nedir, niçin insanın yüreğini sızlatır? Bir ormanın kuytusunda böğürtlen toplarken içimi okşayan “orman kuytusu kokusu”nun resmini yapabilir miydim? Neden çingene kadınların sattığı çiçekler daha hoş kokuludur? Neden her sokağın kokusu farklıdır? İnsan üretimi kokular niye acınasıdır? “Kör”, “sağır”, “dilsiz”, “çolak” vardır da, niye koku duyusundan yoksun olanın sıfatı yoktur? Koku duyusu olmadan yaşamanın, körlüğün ya da sağırlığınkine eşdeğer bir yitim duygusu yaratabileceği doğru değil midir? Dünya uzaydan nasıl kokuyordur? Korkunun kokusunu gizleyen “r” midir? Niçin insanın burnu durmadan büyür? Kokunun kokusu çıkar mı?

(VI)

Herkes becerebilir koklamayı. Kokuyu okumak, okuyabilmek gerek. Çağın, zamanın, tarihin, insan doğasının, düşüncelerin, duyguların, yaşananın, yaşanabilecek olanın kokusunu alabiliyor musunuz? Koku moleküllerinin burnunuzun çeperinde gezinmesinin anlamı yoktur; marifet o moleküllerin kodlarının beyninizin gri kıvrımlarında çözülebilmesidir. Okumak, gözleriyle izlemek değildir satırları; kötülüğe dalmak, onu tanıdıktan sonra bakışlarınızla, görüşünüzle, vakur ve sade, ama kararlı duruşunuzla darmadağın edebilmektir. Hiç olmazsa diklenebilmek, eğilmemektir önünde. İlikli düğmelerinizi çözmek, eğilip bükülmemek, avazı çıktığı kadar bağırabilmektir haksızlığı, zulmü, aşağılanmışlığı. “Oku!” diye bunun için denmiş olmalıdır.

Burnunuza lavanta kokuları mı, gelen? Lağım ve kan kokusu mu yoksa?

Namusunuzla okuyun, gözlerinizle değil salt.
Görecek, dokunacak, işitecek, tadacak, kokusunu alacaksınız.

(VII)

Itır mı, zefer mi? Belki buhur, tütsü… Belki rayiha. Koku deyip geçme yolcu. Kokusunu alırsın alamazsın. Belki kokusu çıkar. Üstüne siner belki. Dur, kokla. Nefesin kokuyor. Nefsin kokuyor. Dünya kokuyor. Yol kokuyor. Yolculuk kokuyor. Geride bıraktıkların, henüz ulaşamadığın kokuyor. Zaferin kederi, kederin zaferi kokuyor.

Kulak verelim: Jean-Baptiste Grenoille geçiyor. Belki bir sabah uyandığımızda kendimizi kokumuzla buluruz. Sıradışıymış gibi sıradan, sıradan sıradışılıkta dehamız, tükettiğimiz gerçeğinde kıvrandığımız benzersizliğimiz, nedenini bastırmış tutkumuz, görülmemiş ölçüde bildik nefretimizdir görünmemiş korkumuz, sonunda gözüken kokumuz. Artık sıradan insanızdır; nefretinin kokusu gözle görülebilecek kadar keskin ve irkiltici, büyük İ’li insan.

Süskind haklı: Gözyaşının kokusu.

Kokuların, Koku’nun kokusu.

(*) İlk yayımlandığı yer: Jazzetta, 03.07.2006 – 12:17 Yazar FAKİRİN KİLERİ | 8 Yorum |

[iyi] şiir ne yapmaz (1)

Yayınlandı: Aralık 3, 2012 / jazzettanka

Bağırmaz.
İddia etmez.
Kanıtlamaz.
Yanıtlamaz.
Övünmez.
Kesinlemez.
Beğenmez.
Böbürlenmez.
Kolaylaştırmaz.
Açıklamaz.
Garantilemez.
Taslamaz.
Anlatmaz.
Öğretmez.
Uymaz.
Eğlendirmez.
Boyun eğmez.
Angaje olmaz.
İç dökmez.
Gevezelik etmez.
Boş konuşmaz.
Sömürmez.
Hezeyan etmez.
Buyurmaz.
Kandırmaz.
Vaaz vermez.
Nasihat etmez.
Uzatmaz.
Sündürmez.
Heyecanlanmaz.
Modayı izlemez.
Ödül beklemez.
Ödün vermez.
Kariyer yapmaz.
Bayatlamaz.
Paslanmaz.
Çürümez.
Kokuşmaz.
İtaat etmez.
Oturmaz.
Pohpohlamaz.
Yağlamaz.
Düşünmez.
Düşüncesizlik etmez.
Yılışmaz.
Sıvaşmaz.
Baymaz.
Yaygara yapmaz.
Çığırtkanlık etmez.
Tıkınmaz.
Şişmanlamaz.

(*) Devam edecek… Ve “[İyi] şiir ne yapar” başlıklı bir dizi, bu diziyi takip edecek.

Allah Allah! AA tipi ikilemeler konusundaki imece çalışmamızı adım adım ilerleyerek sonuca vardırmanın hayali ve heyecanıyla tatlı tatlı çalışırken nedir bu başıma gelen sevgili okurcuklarım!

***

Konuya ciddi ciddi ilgi duyanlarınızla ateşli ateşli tartışaraktan güzel güzel götürüyorduk işi; sizler öbek öbek ikileme örnekleri gönderirken ben de önerilerinizi bilmiş bilmiş eleştiriyor, doğru bulduğum ikilemeleri listeye bir bir ekliyordum ve öyle öyle çalışmamızı olgunlaştırıyor, azar azar yol alıyorduk. Emek emek uğraştığımız bu işin böyle aşama aşama ilerlemesi, ortaya dizi dizi örneklerin çıkışı fakiri gizli gizli sevindiriyor, içini kıpır kıpır ediyor, iştahlı iştahlı çalışmaya daha da heveslendiriyordu. Şimdi şimdi anlıyorum ki için için tahmin ediyormuşum başıma geleceği aslında da, onun için acul acul güncelleyip duruyormuşum ilmeği. Ne güzel efendi efendi marifet eyliyorduk şurada, şimdi sırası mıydı topak topak taş dökeceğim diye sürüm sürüm sürünmenin!

***

Evet evet, taş dökmeye hazırlanıyormuşum ufak ufak meğerse. Sol böbreğim usul usul taş üretmiş, vıcır vıcır kumla dolmuş. Taş yolun hemen hemen sonuna gelmiş, düşmek için önce hafiften hafiften yoklamış beni, sonra da olanca şirretliğiyle özümü inim inim inletmeye karar vermiş! Başıma türlü türlü rahatsızlık da musallat olduğu halde ben hayatta kolay kolay doktora gitmemişimdir, gitmem, hele hele çevremdekiler bu hususta ısrar ederlerse inadına inadına mızıklanırım. Bile bile lâdes işte! Hasta hasta çalışırken görünmez bir elin beni iyileştireceğini salak salak umut etmenin dayanılmaz bir çekiciliği vardır gözümde nedense. Ama bu sefer misli misli belaya çatmışım, üzüm üzüm üzülecekmişim de haberim yokmuş! Kös kös boyun eğdim başıma geleceklere.

***

Ajansta o gün pırıl pırıl bir gökyüzü, sıcak sıcak içilecek bir çay, yanında da çıtır çıtır bir simit özlemiyle sızlanır vaziyette, her zamanki gibi haldır haldır iş peşinde koşturur, harıl harıl çalışırken ikindiyi etmiştim. Aniden aklıma bizim veledin proje ödevi için internetten yazılı ve görsel malzeme toplamam gerektiği geliverince, “topu topu birkaç sayfalık ödev nasılsa, olsa olsa beş on dakika sürer; çarçabuk bitirir, işime dönerim” diye düşünerek hızlı hızlı o işe giriştim diğer işleri bırakıp. Power Point’te sayfa sayfa hazırlamaya başladım ödevi. Ertesi gün sunumu vardı çocuğun ve hiç zamanı kalmamıştı turnuva turnuva maç peşinde koşmaktan –yoksa niye ben yapayım onun ödevini, benim yapacağım araştırmayı kendisi haydi haydi yapabilir!

***

İnternetten teker teker derlerken malzemeyi, içim tuhaf tuhaf olmaya başladı. Kıvır kıvır kıvranmaya, acı acı inlemeye başladım. Kalbim küt küt atıyor; ara ara terliyor, hemen sonrasında da üşümekten dişlerim takır takır ediyordu. Acıdan alnım kırış kırış, suratım al al, dudaklarım büzüş büzüş, gözlerim çakmak çakmak olmuş –anlattılar sonradan. Bunun yanında diş miş hikâyeymiş meğerse, aman aman bir ağrı değilmiş –öyle feci, tırım tırım tırmalar bir hal!

***

Amma uzun uzun öyküledim, değil mi! N’apayım, adamı acıdan böylesine ciyak ciyak bağırtan bir durumla ilk defa karşılaştım da ondan. Neyse, arada olanları bıdı bıdı anlatmayayım. O ilk kıvranma nöbeti geçince sakin sakin düşünmeye çalıştım. Bu ülkenin hastanelerinde akşam akşam adam gibi doktor bulmak ne mümkün! Bari biraz sakinleşip gideceğim yere de temiz temiz gideyim diye tıpış tıpış eve geldim. Fellik fellik dolaşıp hastane aramanın manâsı yoktu, ne de olsa çevremizde doktor doktor sürünmüş birçok dostumuz arkadaşımız mevcut, ama yine de hastane hastane dolaşmak varmış kaderimde! Ajanstan çıkmadan önce, bilgisayarımı kapatmak aklıma geldi ve size telaşlı telaşlı o mesajı yazıverdim işte ayaküstü. Amacım merakınızı köpük köpük köpüklendirmek değildi elbet; sadece önem verdiğim bir konuyu durduk yerde yarım bıraktığım, maymun iştahlılık yaptığım gibi bir izlenim yaratmamak için o mesajı yayımlamak istedim –öyle korkmuştum ki belki de ameliyat olacağımı ve bu yüzden internete de uzun süre rahat rahat giremeyeceğimi düşünmüştüm.

***

Zaman zaman gelen dayanılabilir ağrı nöbetlerini saymazsak nispeten sakin ve ayakta geçen birkaç saatten sonra, artık gündüz gözüyle hastaneye gidip adam gibi muayene ve tedavi olayım hesabıyla yatmış ve yeni yeni uykuya dalar gibi olmuştum ki gece gece tekrar feci şekilde kıvranmaya başladım. Son sürat hastaneye vardık, kontrollerden geçerken orada da ağrım sancım tuttu, fakat aheste aheste kürek çeken asistan doktor teşhis koyamadı bir türlü. Sakinleştirici bir iğneyle eve geri gönderdi bizi, arsız arsız sırıtarak. (İğne vurulacağını anlayınca tüylerim diken diken oldu ve siz deyin tir tir, ben diyeyim zangır zangır titremeye başladım.)

***

Fitil fitil burnumdan geldi uyku, sabahı zor ettim. Dokuz sularında yaşadığım, öncekilerin şiddetini fersah fersah aşan yeni bir nöbetle fırladık evden, başka bir hastaneye vardık. Matrak matrak konuşan bir şişko doktor, vücudumu karış karış muayene ettikten sonra, acı gerçeği dobra dobra suratıma söyledi. Vah vah! Şaşkın şaşkın bakakalmışım, taş düşüreceğim hiç mi hiç aklıma gelmezdi. Karaciğerimden ve karnımdan da ayrıca şüphelenen bizim sevimli doktor, özümü ultrasona da yollayınca yavaş yavaş korku dağları sardı bende! Kahretsin, bardak bardak su içirdiler USG öncesi. Lıkır lıkır götürmek zorunda kaldım on bardak suyu.

***

Doktor haklıymış; karaciğerimde damarlar boğum boğum olup toplanmış, prostatım iltihaplanmış, ürettiği kocaman taştan dolayı sol böbreğim şişmiş. Karaciğerdeki oluşumun habis bir tümöre dönüşme tehlikesinin olup olmadığını anlamak üzere MR çektirmem gerektiği de söylenince, çok çok bir saati alır diye düşündüğüm bu muayene sürecinin uzayacağı anlaşıldı. S*ke s*ke ödeyip bir çuval dolusu parayı, ilaçları da alıp döndük eve. (Ağzımız da bozuldu bu arada, tövbe tövbe!)

***

Şimdi zıp zıp zıplayarak, ip atlayarak, avuç avuç hap yutarak, fincan fincan maydanoz, gilaburu ve mısır püskülü suyu içerek, midemi cumbul cumbul sıvıyla doldurarak mesanenin kapısına dayanmış olan kocaman taşı yerçekimi kanununa tabi kılmaya çabalama sürecine girmiş bulunmaktayım sevgili Kamçatkalı hemşehrilerim. Daha MR çektirirken zinhar yutkunmamak, karaciğerde bi halt yoksa sevincinden hobbidi hobbidi hoplamak ve yaşını başını almış prostatlı statüsünden kademe kademe uzaklaşmak gibi ödevlerim var.

***

Bu arada –çenemizin böyle çen çen düştüğü bu makalemizden de anlayabileceğiniz üzere- Türkçemize hayrı dokunma görevini erim erim erisek de, yorgan döşek zıbarsak da asla ve kat’a ihmal etmiyoruz. Kırmızı kırmızı kurdâleleri hakettik, öyle di mi okurcuğum!

***

Yakın ilginiz için hepinize tek tek teşekkürlerimi ve şükranlarımı, istemeyerek merakta bıraktığım için de özürlerimi sunarım.

***

Hadi bakalım efendi, paşa paşa ve de gümbür gümbür görevinin başına, marş marş! Siz de çeşit çeşit ikilemeler göndermeye devam ediniz lütfen.

(*) İlk yayımlandığı yer: Jazzetta, 22.12.2006 – 16:32 Yazar | ORTA BİR TÜRKÇE DİLBİLKİSİ | 75 Yorum |

Sağolsun, başıma Muzmin Bey sardı bu belâyı. İşi gücü bırakıp Türkçenin içine düştüm! Üstüme vazifeymiş gibi İKİLEMELER’le uğraşıyorum şimdi de. Önceki akşam, eşim ve misafirimiz olan yeğenimle otururken –velet Antalya’da turnuvadaydı- aklıma esti “dur ulan” dedim kendime, “şu ikilemelere bi el atayım bakayım, içinden çıkabilecek miyim!” Bir süre sonra farkına varmadan mırıl mırıl mırıldanmaya başlamış olacağım ki bizimkiler tuhaf tuhaf** baktılar yüzüme. “Tırlatmış olmalı bu zavallı!” diye düşünüyorlardı muhtemelen. Durumun vahameti kafama dank edince meseleyi onlara da açtım ve kendime zorla yardım ettirdim. Hep birlik olup Türkçemize faidesi dokunan yurttaşlar olmaya karar virdik. Özümle kıvanç duydum oracıkta. Sonra zebbah oldu, koşa koşa acansa vardım, akşamdan kargacık burgacık doldurduğum kağıt parçasındaki listeyi bilgisayara geçirdim. Sonra da aldım elime imlâ kılavuzunu, bendeki listede olmayanları da ekledim. Gurur ve iftiharla belirteyim ki, kılavuzun katkısı devede kulak kaldı! Huzurunuzda bizimkilere teşekkürü bir borç bilirimdir.

Efenim teorik yaklaşımımı bir sonraki yazımda aktaracağım. Vakit kıtlığı çekiyorum. Şimdilik yalnızca, bir ifade kalıbı olarak “ikileme” dediğimiz türün kendi içinde üç alt-türe ayrıldığını belirtip onları da AA, A1A2, AB diye kodlayayım ve toparlayabildiğim AA’ların bir listesini sunayım. Burada AA’dan kasıt, ikileme kalıbının aynı kelimenin tekrarından oluşmasıdır. Şimdilik 2300 civarında ikileme içeren listemin bu ilk bölümüne (1885)* katkılarınızı beklerim.*** Buradan Zemberek‘çi arkadaşlara da selâm eder, bu ve sonraki yazılarımın işlerine yarayıp yaramayacağını merak ettiğimi bildirir; Atina Fatihi Alemdarzade Hocapaşa ve Kerküklü Doğramacı Hocaemmi kibin davranılmaması kayıt ve şartıyla bu tür çalışmalardan faydalanmak isteyen bütün dilsever dost, kardeş, akraba ve hemşehrilere hakkımı helâl eylerim.****

———————————————————————————————————————————–

(*) Okurcuklarımın kişisel katkılarını belli etmek için isimlerini parantez içinde belirtmeyi uygun gördüm.

(**) Komik bir durum! Yazıda kullandığım bu ikileme liste yaparken aklıma gelmemiş. Onunla birlikte yazıyı yazdıktan sonra bulduğum ikilemeleri de ekliyorum listeye.

(***) Muzmin Bey’in 40 numaralı yorumu ve benim 42 numaralı cevabımdan sonra, listemde ve okurların katkı listesinde yaptığım bir hatayı farkettim. Düzeltiyorum. Listeden bazı ikilemeleri (diye diye, kana kana, katıla katıla, korka korka, savura savura, sevine sevine, söylene söylene) çıkarıyorum. Onlar aslında listeden çıkmış olmuyorlar, yalnızca Zemberek’çi arkadaşların başına belâ oluyorlar! (Gerekçemi yorumumda çıtlattım, bir sonraki yazımda daha ayrıntılı açıklayacağım.)

(****) Üç listeyi birleştirerek yeniden yayımlıyorum. Yeni ikilemeler geldikçe liste güncellenecektir. Son girdide anlamsızca satır boşlukları oluştu; teknik nedenini çözemiyorum, özür dilerim.

———————————————————————————————————————————–

A a (Muzmin Bey)
Abartılı abartılı (Muzmin Bey)
Abdal abdal (Muzmin Bey)
Abdestli abdestli (Muzmin Bey)
Abdestsiz abdestsiz (Muzmin Bey)
Abes abes (Muzmin Bey)
Ablak ablak (Muzmin Bey)
Ablatif ablatif (Muzmin Bey)
Abul abul (Çuvaldız Hanım)
Abus abus (Cano Hanım)
Abuzer Abuzer (Muzmin Bey)
Acar acar (Muzmin Bey)
Acayip acayip
(Cano Hanım)
Acele acele (Cano Hanım)
Aceleci aceleci (Muzmin Bey)
Acemi acemi (Muzmin Bey)
Acı acı
Acıklı acıklı
(Cano Hanım)
Acılı acılı (Cano Hanım)
Acımsı acımsı (Muzmin Bey)
Acısız acısız (Muzmin Bey)
Acil acil (Muzmin Bey)
Aciz aciz (Muzmin Bey)
Acul acul
Acuze acuze
(Çuvaldız Hanım)
Aç aç (Muzmin Bey)
Açık açık
Ad ad
(Muzmin Bey)
Adaleli adaleli (Muzmin Bey)
Adet adet (Cano Hanım)
Adım adım
Adi adi
(Cano Hanım)
Afacan afacan (Cano Hanım)
Afaki afaki (Cano Hanım)
Afal afal (Cano Hanım)
Afili afili
Agu agu
(Çuvaldız Hanım)
Ağdalı ağdalı (Cano Hanım)
Ağır ağır
Ah ah
(Muzmin Bey)
Aheste aheste (Cano Hanım)
Ahmak ahmak
Ai ai (Cano Hanım)
Akıllı akıllı (Cano Hanım)
Akılsız akılsız (Cano Hanım)
Akın akın
Aksak aksak
(Çuvaldız Hanım)
Aksi aksi (Çuvaldız Hanım)
Akşam akşam
Al al
(Arçil)
Ala ala
Alacaklı alacaklı (Çuvaldız Hanım)
Alay alay (Muzmin Bey)
Alaycı alaycı
Alaylı alaylı (Cano Hanım)
Alaz alaz
Albüm albüm (Çuvaldız Hanım)
Aldırışsız aldırışsız
Alengirli alengirli (Çuvaldız Hanım)
Alev alev
Alık alık
(Arçil)
Alımlı alımlı (Cano Hanım)
Allah Allah
Alttan alttan
(Çuvaldız Hanım)
Âmâ âmâ (Cano Hanım)
Aman aman
Amatör amatör
(Cano Hanım)
Ambar ambar (Çuvaldız Hanım)
Ameliyatlı ameliyatlı (Çuvaldız Hanım)
Anaç anaç (Muzmin Bey)
Anam anam (Çuvaldız Hanım)
Angut angut (Cano Hanım)
Anlamlı anlamlı (Cano Hanım)
Anlamsız anlamsız (Çuvaldız Hanım)
Antika antika (Çuvaldız Hanım)
Aptal aptal
Apul apul
Ara ara

Ardın ardın
Arefe arefe
(Cano Hanım)
Argın argın
Ark ark (Çuvaldız Hanım)
Arka arka
(Çuvaldız Hanım)
Arkadan arkadan (Çuvaldız Hanım)
Arkadaş arkadaş (Muzmin Bey)
Arsız arsız (Cano Hanım)
Arş arş (Muzmin Bey)
Arşın arşın (Çuvaldız Hanım)
Artist artist (Cano Hanım)
Asalak asalak (Cano Hanım)
Aşama aşama
Aşık aşık
(Çuvaldız Hanım)
Aşılı aşılı (Cano Hanım)
Aşiret aşiret (Cano Hanım)
Aşrı aşrı (Çuvaldız Hanım)
Ateş ateş
Ateşli ateşli
(Cano Hanım)
Aval aval
Avare avare
(Aslıberry Hanım)
Avaz avaz
Avuç avuç
(Cano Hanım)
Ay ay
Ayıp ayıp
Aylak aylak
(Cano Hanım)
Ayran ayran (Bülent Bey)
Ayrı ayrı (Cano Hanım)
Ayrıksı ayrıksı (Cano Hanım)
Az az (Cano Hanım)
Âzâ âzâ (Muzmin Bey)
Azan azan (Muzmin Bey)
Azar azar
Azgın azgın
Azıcık azıcık
Azimli azimli
(Çuvaldız Hanım)
Babacan babacan (Cano Hanım)
Badi badi
Bağ bağ
(Cano Hanım)
Bakımsız bakımsız (Cano Hanım)
Bakraç bakraç (Cano Hanım)
Ballı ballı (Çuvaldız Hanım)
Balya balya (Cano Hanım)
Bangır bangır
Bar bar
Bardak bardak

Bardan bardan
Bas bas
(Cano Hanım)
Basamak basamak (Cano Hanım)
Baş baş (Muzmin Bey)
Başka başka (Cano Hanım)
Başlık başlık (Çuvaldız Hanım)
Bay bay
Bayat bayat
Baygın baygın
Bayram bayram
(Cano Hanım)
Bazı bazı (Çuvaldız Hanım)
Bedbin bedbin (Cano Hanım)
Beden beden (Çuvaldız Hanım)
Bej bej (Muzmin Bey)
Bel bel
Belde belde
(Cano Hanım)
Beleş beleş (Muzmin Bey)
Belge belge
Belik belik
(Cano Hanım)
Benli benli (Muzmin Bey)
Beri beri (Muzmin Bey)
Bet bet (Cano Hanım)
Beyaz beyaz
Beyit beyit
Beylik beylik
(Çuvaldız Hanım)
Bezgin bezgin
Bıcı bıcı
Bıcıl bıcıl
(Muzmin Bey)
Bıcır bıcır
Bıçkın bıçkın
Bıdı bıdı
Bıngıl bıngıl
Biberli biberli
(Muzmin Bey)
Biçim biçim (Cano Hanım)
Bidir bidir
Bidon bidon
(Çuvaldız Hanım)
Bik bik
Bile bile
Bili bili
(Cano Hanım)
Bilgiç bilgiç (Cano Hanım)
Bilmiş bilmiş (Çuvaldız Hanım)
Bir bir
Biraz biraz
Birer birer
Birey birey
(Cano Hanım)
Birim birim (Cano Hanım)
Birlik birlik (Cano Hanım)
Bitap bitap (Cano Hanım)
Bitirim bitirim (Cano Hanım)
Bitişik bitişik (Cano Hanım)
Bitkin bitkin (Cano Hanım)
Bitli bitli (Cano Hanım)
Biyeli biyeli (Cano Hanım)
Bizar bizar (Cano Hanım)
Bla bla
Blog blog
Blok blok
(Cano Hanım)
Bobin bobin (Cano Hanım)
Bodur bodur (Cano Hanım)
Boğuk boğuk (Cano Hanım)
Boğum boğum
Bohça bohça
(Çuvaldız Hanım)
Bol bol
Boncuk boncuk
(Çuvaldız Hanım)
Borçlu borçlu (Cano Hanım)
Boş boş
Boşboğaz boşboğaz
(Cano Hanım)
Boy boy
Boyalı boyalı
(Cano Hanım)
Boynuzlu boynuzlu (Cano Hanım)
Boyuna boyuna (Cano Hanım)
Bozum bozum (Cano Hanım)
Böcük böcük (Çuvaldız Hanım)
Böcül böcül
Bölge bölge
Bölme bölme
Bölük bölük
Bön bön
Böyle böyle
Breh breh
(Muzmin Bey)
Bronz bronz (Cano Hanım)
Bucak bucak
Buçuklu buçuklu
(Cano Hanım)
Budak budak (Cano Hanım)
Budaklı budaklı (Cano Hanım)
Budala budala (Cano Hanım)
Buğulu buğulu (Cano Hanım)
Buket buket (Çuvaldız Hanım)
Bukle bukle
Bukleli bukleli
(Cano Hanım)
Bulanık bulanık (Cano Hanım)
Bulaş bulaş (Çuvaldız Hanım)
Bulgur bulgur
Bunak bunak
(Cano Hanım)
Buram buram
Burcu burcu
Burgu burgu
(Cano Hanım)
Burgulu burgulu (Cano Hanım)
Buruk buruk (Cano Hanım)
Burum burum
Buruş buruş
Buzlu buzlu
(Cano Hanım)
Büklüm büklüm
Büküm büküm
Bürümcük bürümcük
(Çuvaldız Hanım)
Bütün bütün
Büyük büyük
(Cano Hanım)
Büyülü büyülü (Cano Hanım)
Büzük büzük
Büzüş büzüş
Büzüşük büzüşük
(Cano Hanım)
Cadaloz cadaloz (Cano Hanım)
Cadde cadde (Cano Hanım)
Cafcaflı cafcaflı (Cano Hanım)
Caggıdı caggıdı
Cahil cahil
(Çuvaldız Hanım)
Cak cak (Çuvaldız Hanım)
Cakalı cakalı (Cano Hanım)
Cami cami
Candan candan

Canlı canlı
Cansız cansız

Car car
Cart cart
(Muzmin Bey)
Cayır cayır
Cazır cazır
Cazur cazur
(Cano Hanım)
Celse celse (Muzmin Bey)
Cenabet cenabet (Cano Hanım)
Cep cep (Muzmin Bey)
Cephe cephe (Cano Hanım)
Ceste ceste
Cezve cezve
(Cano Hanım)
Cıbıl cıbıl (Cano Hanım)
Cıbıldak cıbıldak
Cık cık
Cılk cılk
Cıncık cıncık
Cıngıl cıngıl
(Cano Hanım)
Cır cır
Cırıl cırıl
(Cano Hanım)
Cırlak cırlak (Cano Hanım)
Cırmık cırmık
Cırt cırt
Cırtlak cırtlak
Cıs cıs
(Muzmin Bey)
Cıvık cıvık
Cıvıl cıvıl
Cıyak cıyak
Cız cız
Cızık cızık
Cızır cızır
Cızırtılı cızırtılı
(Cano Hanım)
Cızt cızt (Muzmin Bey)
Cici cici
Ciddi ciddi
(Cano Hanım)
Cihan cihan (Mürselin Güney)
Cik cik (Çuvaldız Hanım)
Cilalı cilalı (Cano Hanım)
Cilt cilt
Cilveli cilveli
(Çuvaldız Hanım)
Cin cin (Çuvaldız Hanım)
Cins cins (Cano Hanım)
Cisim cisim
Civelek civelek
(Cano Hanım)
Ciyak ciyak
Cogur cogur
Coşkulu coşkulu
(Cano Hanım)
Cumbul cumbul
Cup cup
Cümle cümle
Cünüp cünüp
(Cano Hanım)
Cüz cüz
Çabuk çabuk
Çaçaron çaçaron
(Cano Hanım)
Çağıl çağıl
Çakal çakal
(Çuvaldız Hanım)
Çakır çakır
(Cano Hanım)
Çakkıdı çakkıdı
Çakmak çakmak
(Çuvaldız Hanım)
Çalımlı çalımlı (Cano Hanım)
Çamurlu çamurlu (Cano Hanım)
Çan çan
Çanak çanak
(Cano Hanım)
Çapak çapak
Çapaklı çapaklı
(Cano Hanım)
Çapkın çapkın (Cano Hanım)
Çapraz çapraz (Cano Hanım)
Çaresiz çaresiz (Cano Hanım)
Çarpık çarpık (Cano Hanım)
Çapraşık çapraşık (Cano Hanım)
Çarşaf çarşaf
Çarşı çarşı
(Çuvaldız Hanım)
Çat çat (Cano Hanım)
Çatallı çatallı (Cano Hanım)
Çatır çatır
Çatlak çatlak
(Cano Hanım)
Çaylak çaylak (Cano Hanım)
Çeki çeki
Çekik çekik
(Cano Hanım)
Çekingen çekingen (Cano Hanım)
Çekirdekli çekirdekli (Cano Hanım)
Çekmece çekmece (Cano Hanım)
Çelimsiz çelimsiz (Cano Hanım)
Çelişkili çelişkili (Cano Hanım)
Çen çen
Çentik çentik
(Cano Hanım)
Çentikli çentikli (Cano Hanım)
Çepelli çepelli (Cano Hanım)
Çetrefilli çetrefilli (Çuvaldız Hanım)
Çeşit çeşit
Çevrim çevrim
(Cano Hanım)
Çıkık çıkık (Cano Hanım)
Çıkıntılı çıkıntılı (Cano Hanım)
Çıkır çıkır (Cano Hanım)
Çıkrık çıkrık (Cano Hanım)
Çıldır çıldır
Çılgın çılgın
(Cano Hanım)
Çın çın
Çıngır çıngır
Çıpı çıpı
Çıpıl çıpıl
Çır çır
Çırpını çırpını

Çıstak çıstak (Aslıberry Hanım)
Çıt çıt
Çıtır çıtır
Çift çift
Çifte çifte
Çifter çifter
Çiğ çiğ
Çil çil
Çile çile
(Çuvaldız Hanım)
Çim çim
Çimen çimen
(Çuvaldız Hanım)
Çipil çipil
Çirkef çirkef
(Cano Hanım)
Çisil çisil (Endişeli Peri Hanım)
Çit çit (Çuvaldız Hanım)
Çitlembik çitlembik (Çuvaldız Hanım)
Çizgi çizgi (Çuvaldız Hanım)
Çizgili çizgili (Çuvaldız Hanım)
Çizik çizik
Çizin çizin

Çocuk çocuk (Cano Hanım)
Çok çok
Çökük çökük
(Cano Hanım)
Çözgü çözgü (Cano Hanım)
Çözük çözük (Cano Hanım)
Çubuklu çubuklu (Cano Hanım)
Çuh çuh (Çuvaldız Hanım)
Çukur çukur
(Cano Hanım)
Çulsuz çulsuz (Cano Hanım)
Çuval çuval (Cano Hanım)
Çürük çürük (Cano Hanım)
Dağ dağ (Muzmin Bey)
Dağınık dağınık (Cano Hanım)
Dağıtık dağıtık (Cano Hanım)
Dağlı dağlı (Muzmin Bey)
Daha daha
Daire daire
(Muzmin Bey)
Dakik dakik (Cano Hanım)
Dakika dakika (Çuvaldız Hanım)
Dal dal
Dalga dalga
Dalgalı dalgalı
(Cano Hanım)
Dalgın dalgın
Dalkavuk dalkavuk
(Cano Hanım)
Dalyan dalyan (Cano Hanım)
Dalyar*k dalyar*k
Dam dam
(Çuvaldız Hanım)
Damacana damacana
(Cano Hanım)
Damalı damalı (Cano Hanım)
Damar damar
Damarlı damarlı
(Cano Hanım)
Damga damga
Damgalı damgalı
(Cano Hanım)
Damla damla
Damper damper
(Cano Hanım)
Dan dan
Dandini dandini
Dane dane
(Aslıberry Hanım)
Dangalak dangalak
Dangıl dangıl
(Muzmin Bey)
Dansöz dansöz (Cano Hanım)
Dantel dantel
Daracık daracık
(Cano Hanım)
Dargın dargın
Davet davet
(Cano Hanım)
Davetkar davetkar (Cano Hanım)
Davudi davudi (Cano Hanım)
Dayanıklı dayanıklı (Cano Hanım)
Dayanıksız dayanıksız (Cano Hanım)
Dayı dayı (Çuvaldız Hanım)
Dazır dazır
Dazlak dazlak (Cano Hanım)
Debdebeli debdebeli (Cano Hanım)
Defile defile (Cano Hanım)
Defolu defolu
Defter defter
Değirmen değirmen
(Cano Hanım)
Değişik değişik
Deh deh
Dejenere dejenere
(Cano Hanım)
Dekar dekar
Dekolte dekolte
(Cano Hanım)
Dekoratör dekoratör (Cano Hanım)
Delege delege (Cano Hanım)
Deli deli (Kalemzede Bey)
Delik delik
Delikanlı delikanlı
(Cano Hanım)
Delikli delikli (Cano Hanım)
Delişmen delişmen (Cano Hanım)
Dem dem (Cano Hanım)
Demet demet
Demli demli
Demlik demlik
Demode demode
(Cano Hanım)
Den den
Dengesiz dengesiz
(Cano Hanım)
Densiz densiz (Cano Hanım)
Depo depo
Derbeder derbeder
(Cano Hanım)
Derece derece (Cano Hanım)
Dergah dergah (Cano Hanım)
Dergi dergi (Cano Hanım)
Derin derin
Derinden derinden
Derken derken
(Cano Hanım)
Dernek dernek (Cano Hanım)
Derslik derslik (Cano Hanım)
Dertli dertli
Desen desen
Desenli desenli
(Cano Hanım)
Despot despot (Cano Hanım)
Deste deste (Aslıberry Hanım)
Desteksiz desteksiz (Cano Hanım)
Devasa devasa
Devir devir
(Cano Hanım)
Devre devre (Cano Hanım)
Devriye devriye (Cano Hanım)
Dıbır dıbır
Dıgıdık dıgıdık (Cano Hanım)
Dımtıs dımtıs (Çuvaldız Hanım)
Dır dır
Dibek dibek
(Cano Hanım)
Dibil dibil
Didik didik
(Çuvaldız Hanım)
Dik dik
Diken diken
Dikenli dikenli
(Cano Hanım)
Dikine dikine (Cano Hanım)
Dikişli dikişli (Çuvaldız Hanım)
Dikkat dikkat
Dikkatli dikkatli
(Cano Hanım)
Dikkatsiz dikkatsiz (Cano Hanım)
Dilim dilim (Cano Hanım)
Dilli dilli (Muzmin Bey)
Dilsiz dilsiz (Cano Hanım)
Dimbil dimbil
Dinç dinç
(Muzmin Bey)
Dingil dingil (Muzmin Bey)
Dingin dingin (Cano Hanım)
Dip dip (Muzmin Bey)
Dirayetli dirayetli (Cano Hanım)
Dirayetsiz dirayetsiz (Cano Hanım)
Direk direk
Dirençli dirençli (Cano Hanım)
Dirençsiz dirençsiz (Cano Hanım)
Dirhem dirhem (Çuvaldız Hanım)
Diri diri (Cano Hanım)
Disiplinli disiplinli (Cano Hanım)
Disiplinsiz disiplinsiz (Cano Hanım)
Diskotek diskotek (Cano Hanım)
Dispanser dispanser (Cano Hanım)
Diş diş
Dişçi dişçi
Dişi dişi
(Cano Hanım)
Dişlek dişlek (Cano Hanım)
Dişsiz dişsiz (Cano Hanım)
Divane divane (Cano Hanım)
Diyar diyar
Diye diye
Dize dize
(Aslıberry Hanım)
Dizi dizi
Dizim dizim
Dobra dobra
Doğram doğram

Doing doing (Cano Hanım)
Doktor doktor
Dolambaçlı dolambaçlı
(Çuvaldız Hanım)
Dolap dolap (Çuvaldız Hanım)
Dolayı dolayı
Dolaylı dolaylı (Cano Hanım)
Dolaysız dolaysız (Cano Hanım)
Dolgun dolgun (Cano Hanım)
Dolu dolu
Domur domur
Domuz domuz
(Çuvaldız Hanım)
Donuk donuk (Çuvaldız Hanım)
Dosya dosya (Cano Hanım)
Doya doya (Cano Hanım)
Dökük dökük (Cano Hanım)
Döküntü döküntü (Cano Hanım)
Döne döne (Aslıberry Hanım)
Dönem dönem
Dönüm dönüm
(Çuvaldız Hanım)
Dörtlük dörtlük
Draje draje
(Cano Hanım)
Duble duble (Cano Hanım)
Dul dul (Cano Hanım)
Duman duman (Çuvaldız Hanım)
Dumanlı dumanlı (Cano Hanım)
Durak durak (Cano Hanım)
Durgun durgun (Cano Hanım)
Durup durup
Duygulu duygulu
(Cano Hanım)
Duygusal duygusal (Cano Hanım)
Duygusuz duygusuz (Cano Hanım)
Düğme düğme
Düğüm düğüm
Dükkan dükkan
Dürüm dürüm
Dürüst dürüst
(Cano Hanım)
Dürzü dürzü (Cano Hanım)
Düşkün düşkün (Cano Hanım)
Düşman düşman (Aslıberry Hanım)
Düşünceli düşünceli (Çuvaldız Hanım)
Düşüncesiz düşüncesiz (Cano Hanım)
Düt düt (Çuvaldız Hanım)
Düz düz (Cano Hanım)
Düzenbaz düzenbaz (Cano Hanım)
Düzenli düzenli (Çuvaldız Hanım)
Düzensiz düzensiz (Cano Hanım)
Düzgün düzgün (Cano Hanım)
Düzine düzine (Aslıberry Hanım)
Düzmece düzmece (Cano Hanım)
Ebat ebat (Cano Hanım)
Ebleh ebleh (Çuvaldız Hanım)
Ebru ebru (Cano Hanım)
Ebruli ebruli (Cano Hanım)
Ebrulu ebrulu (Cano Hanım)
Ecinni ecinni (Cano Hanım)
Ecnebi ecnebi (Cano Hanım)
Eczacı eczacı (Cano Hanım)
Eczane eczane (Cano Hanım)
Edalı edalı (Cano Hanım)
Edepli edepli (Çuvaldız Hanım)
Edepsiz edepsiz
Editör editör
(Cano Hanım)
Efe efe (Cano Hanım)
Efendi efendi
Efil efil
Efkarlı efkarlı
(Cano Hanım)
Efsunkâr efsunkâr (Cano Hanım)
Efsunlu efsunlu (Cano Hanım)
Egoist egoist (Cano Hanım)
Egzamalı egzamalı (Cano Hanım)
Egzotik egzotik (Cano Hanım)
Eğlence eğlence (Cano Hanım)
Eğlenceli eğlenceli (Cano Hanım)
Eğlim eğlim
Eğreti eğreti
(Cano Hanım)
Eğri eğri (Çuvaldız Hanım)
Ehemmiyetsiz ehemmiyetsiz
(Cano Hanım)
Ehliyetsiz ehliyetsiz (Cano Hanım)
Ekabir ekabir
Ekili ekili
(Cano Hanım)
Ekli ekli (Cano Hanım)
Eksantrik eksantrik (Cano Hanım)
Eksikli eksikli (Cano Hanım)
Ekstra ekstra (Cano Hanım)
Ekstrem ekstrem (Cano Hanım)
Ekşi ekşi
Ekşili ekşili
(Cano Hanım)
Ekşimsi ekşimsi
Ekti ekti
(Cano Hanım)
El el (Çuvaldız Hanım)
Ela ela
(Aslıberry Hanım)
Elek elek (Çuvaldız Hanım)
Elemli elemli (Cano Hanım)
Elemsiz elemsiz
Elgin elgin
(Cano Hanım)
Elif elif
Elit elit
(Cano Hanım)
Elma elma (Cano Hanım)
Elvan elvan
Emek emek
Emekli emekli
(Cano Hanım)
Emlakçı emlakçı (Cano Hanım)
Emzikli emzikli (Cano Hanım)
Enayi enayi (Cano Hanım)
Endamlı endamlı (Cano Hanım)
Endişeli endişeli (Cano Hanım)
Endişesiz endişesiz (Cano Hanım)
Enerjik enerjik (Cano Hanım)
Engebeli engebeli (Cano Hanım)
Enli enli (Çuvaldız Hanım)
Ensiz ensiz (Cano Hanım)
Entel entel
Entelektüel entelektüel
(Cano Hanım)
Envai envai
Epey epey
(Muzmin Bey)
Eprik eprik
Erdemli erdemli
(Cano Hanım)
Ergen ergen (Cano Hanım)
Ergin ergin (Cano Hanım)
Erim erim
Erinçli erinçli
(Cano Hanım)
Erişkin erişkin (Cano Hanım)
Erkek erkek (Cano Hanım)
Erken erken (Cano Hanım)
Erkin erkin (Cano Hanım)
Erotik erotik (Cano Hanım)
Esaslı esaslı (Cano Hanım)
Eser eser (Cano Hanım)
Eserikli eserikli (Çuvaldız Hanım)
Esintili esintili (Cano Hanım)
Eski eski (Cano Hanım)
Esmer esmer (Cano Hanım)
Esnek esnek (Cano Hanım)
Esprili esprili (Cano Hanım)
Esrarlı esrarlı (Cano Hanım)
Esrik esrik (Cano Hanım)
Eşeyli eşeyli (Muzmin Bey)
Eşkin eşkin (Cano Hanım)
Etap etap (Cano Hanım)
Etiketsiz etiketsiz (Cano Hanım)
Etkili etkili (Cano Hanım)
Etkisiz etkisiz (Cano Hanım)
Etli etli (Cano Hanım)
Etraflı etraflı (Cano Hanım)
Ev ev
Evecen evecen
(Cano Hanım)
Evet evet
Evhamlı evhamlı
(Cano Hanım)
Evlek evlek
Evli evli
(Cano Hanım)
Evrak evrak (Çuvaldız Hanım)
Evre evre (Cano Hanım)
Eyalet eyalet (Cano Hanım)
Eyvah eyvah (Çuvaldız Hanım)
Ezgi ezgi (Cano Hanım)
Ezgin ezgin (Cano Hanım)
Ezik ezik (Cano Hanım)
Ezim ezim (Afşar Bey)
Eziyetli eziyetli (Cano Hanım)
Fabrika fabrika (Cano Hanım)
Façalı façalı (Cano Hanım)
Façasız façasız (Cano Hanım)
Fakir fakir (Cano Hanım)
Fakülte fakülte (Cano Hanım)
Falcı falcı (Cano Hanım)
Falsolu falsolu (Cano Hanım)
Fanatik fanatik (Cano Hanım)
Fantastik fantastik (Cano Hanım)
Faraş faraş (Cano Hanım)
Farfaracı farfaracı (Cano Hanım)
Farklı farklı
Fart fart
(Muzmin Bey)
Fasıl fasıl (Muzmin Bey)
Fasıla fasıla (Cano Hanım)
Fasılalı fasılalı (Muzmin Bey)
Fasikül fasikül
Fasla fasla
(Cano Hanım)
Faşır faşır
Fatura fatura
(Cano Hanım)
Faullü faullü (Cano Hanım)
Fay fay (Muzmin Bey)
Faydalı faydalı (Cano Hanım)
Faydasız faydasız (Cano Hanım)
Fazla fazla
Fedai fedai
(Cano Hanım)
Felçli felçli (Cano Hanım)
Fellek fellek
Fellik fellik
Feminist feminist
(Cano Hanım)
Feminen feminen (Cano Hanım)
Feraceli feraceli (Cano Hanım)
Ferah ferah (Cano Hanım)
Fersah fersah (Aslıberry Hanım)
Fersiz fersiz (Cano Hanım)
Fert fert (Cano Hanım)
Fesli fesli (Cano Hanım)
Fesat fesat (Cano Hanım)
Festival festival (Cano Hanım)
Fettan fettan (Cano Hanım)
Fevri fevri (Cano Hanım)
Fıçı fıçı (Cano Hanım)
Fıkır fıkır
Fıldır fıldır
Fır fır
Fırfırlı fırfırlı
(Cano Hanım)
Fırıl fırıl
Fırka fırka
(Cano Hanım)
Fırlak fırlak (Cano Hanım)
Fırlama fırlama (Cano Hanım)
Fırt fırt
Fıs fıs
Fısıl fısıl
Fısır fısır
Fış fış
Fışır fışır
Fıtıklı fıtıklı
(Cano Hanım)
Fihrist fihrist (Cano Hanım)
Filika filika (Cano Hanım)
Filinta filinta (Cano Hanım)
Filo filo (Cano Hanım)
Filtresiz filtresiz (Cano Hanım)
Fincan fincan
Fingir fingir
Fingirdek fingirdek
(Cano Hanım)
Fiske fiske (Cano Hanım)
Fistolu fistolu (Cano Hanım)
Fitil fitil
Fitilli fitilli
(Cano Hanım)
Fiyakalı fiyakalı (Çuvaldız Hanım)
Fodul fodul (Cano Hanım)
Fokur fokur
Formalı formalı
(Çuvaldız Hanım)
Forslu forslu (Cano Hanım)
Forum forum (Cano Hanım)
Fosforlu fosforlu (Cano Hanım)
Fosur fosur
Foşur foşur
Frengili frengili
(Cano Hanım)
Fuar fuar (Cano Hanım)
Fukara fukara (Cano Hanım)
Fütursuz fütursuz (Cano Hanım)
Gabi gabi (Cano Hanım)
Gacır gacır (Cano Hanım)
Gaddar gaddar (Cano Hanım)
Gafil gafil (Cano Hanım)
Gak gak (Cano Hanım)
Galeri galeri (Cano Hanım)
Galon galon (Cano Hanım)
Gamlı gamlı (Cano Hanım)
Gamsız gamsız (Cano Hanım)
Gamzeli gamzeli
(Cano Hanım)
Gani gani
(Cano Hanım)
Gariban gariban (Cano Hanım)
Garip garip
(Cano Hanım)
Gark gark (Çuvaldız Hanım)
Gayesiz gayesiz (Cano Hanım)
Gayretli gayretli (Cano Hanım)
Gazino gazino (Cano Hanım)
Gazlı gazlı (Cano Hanım)
Gebe gebe
(Cano Hanım)
Geberik geberik (Cano Hanım)
Gebeş gebeş (Cano Hanım)
Gece gece
Geçkin geçkin
(Çuvaldız Hanım)
Geğire geğire (Cano Hanım)
Gele gele
Geniş geniş
(Cano Hanım)
Gergin gergin (Cano Hanım)
Geri geri
Gerile gerile

Gerim gerim
Gerine gerine

Gerzek gerzek (Cano Hanım)
Geveze geveze (Cano Hanım)
Gevrek gevrek
Gevşek gevşek
(Cano Hanım)
Gıcık gıcık
Gıcır gıcır
Gıdak gıdak
(Cano Hanım)
Gıdı gıdı
Gıdım gıdım
Gıldır gıldır
Gındıl gındıl
Gındılaki gındılaki
Gır gır
Gırç gırç
(Çuvaldız Hanım)
Gırt gırt
Gıvıl gıvıl
Gıy gıy
Gıyır gıyır
(Aslıberry Hanım)
Gibi gibi
Girgin girgin
(Cano Hanım)
Girişken girişken (Cano Hanım)
Gizemli gizemli (Cano Hanım)
Gizli gizli
Glu glu
(Cano Hanım)
Gonca gonca (Çuvaldız Hanım)
Göbek göbek (Cano Hanım)
Göbekli göbekli (Cano Hanım)
Göçük göçük (Cano Hanım)
Göğel göğel
Göl göl
Gölet gölet
(Çuvaldız Hanım)
Gömü gömü (Çuvaldız Hanım)
Gönülsüz gönülsüz (Cano Hanım)
Göstere göstere (Cano Hanım)
Götün götün
Göz göz
Gram gram
Gri gri
(Cano Hanım)
Gripli gripli (Cano Hanım)
Grup grup
Gucur gucur
(Cano Hanım)
Gulu gulu
Gurul gurul
(Çuvaldız Hanım)
Gururlu gururlu
(Çuvaldız Hanım)
Gurursuz gurursuz (Çuvaldız Hanım)
Güçsüz güçsüz (Cano Hanım)
Güdük güdük (Cano Hanım)
Gül gül (Talha Bey)
Güldür güldür
Güle güle
Güleç güleç
(Çuvaldız Hanım)
Güm güm
Gümbür gümbür
Gün gün
(Çuvaldız Hanım)
Gür gür (Cano Hanım)
Gürbüz gürbüz
(Cano Hanım)
Gürül gürül
Güzel güzel
Habbe habbe
(Cano Hanım)
Haberli haberli (Cano Hanım)
Habersiz habersiz (Cano Hanım)
Hacimli hacimli (Cano Hanım)
Hacizli hacizli (Cano Hanım)
Haddehane haddehane (Cano Hanım)
Hadi hadi (Cano Hanım)
Hafif hafif
Hafiften hafiften
Hafiye hafiye
(Cano Hanım)
Hafta hafta (Çuvaldız Hanım)
Hah hah (Cano Hanım)
Hain hain (Cano Hanım)
Haki haki (Cano Hanım)
Hakiki hakiki (Cano Hanım)
Haksız haksız (Cano Hanım)
Haldır haldır (Cano Hanım)
Haleli haleli (Cano Hanım)
Halka halka (Cano Hanım)
Halkalı halkalı (Cano Hanım)
Halsiz halsiz (Cano Hanım)
Ham ham (Cano Hanım)
Hamam hamam (Cano Hanım)
Hamarat hamarat (Cano Hanım)
Hamasi hamasi (Cano Hanım)
Hamile hamile (Cano Hanım)
Hamur hamur (Cano Hanım)
Hamursu hamursu (Cano Hanım)
Hamurlu hamurlu (Cano Hanım)
Han han (Cano Hanım)
Hane hane (Cano Hanım)
Hangır hangır (Çuvaldız Hanım)
Hanım hanım (Cano Hanım)
Hant hant
Hantal hantal
(Cano Hanım)
Hapır hapır
Har har
Harabe harabe
(Cano Hanım)
Harap harap (Cano Hanım)
Hararetli hararetli (Çuvaldız Hanım)
Harbi harbi (Cano Hanım)
Hardallı hardallı (Cano Hanım)
Hare hare (Cano Hanım)
Hareketli hareketli (Cano Hanım)
Hareli hareli (Cano Hanım)
Harf harf (Cano Hanım)
Harıl harıl
Haris haris
(Cano Hanım)
Harlı harlı (Cano Hanım)
Harman harman (Cano Hanım)
Hart hart
Hasarlı hasarlı
(Cano Hanım)
Hasis hasis (Cano Hanım)
Hassas hassas (Cano Hanım)
Hasta hasta
Hastalıklı hastalıklı
(Cano Hanım)
Hastane hastane
Haşarı haşarı
(Cano Hanım)
Haşım haşım (Cano Hanım)
Haşır haşır
Haşırtılı haşırtılı
(Cano Hanım)
Haşin haşin (Cano Hanım)
Haşmetli haşmetli (Cano Hanım)
Hatalı hatalı (Cano Hanım)
Hatır hatır
Hatırlı hatırlı
(Cano Hanım)
Hatta hatta (Cano Hanım)
Hav hav (Cano Hanım)
Havadar havadar (Cano Hanım)
Havai havai (Cano Hanım)
Havalı havalı (Cano Hanım)
Havasız havasız (Cano Hanım)
Havlı havlı (Cano Hanım)
Hay hay (Çuvaldız Hanım)
Hayalci hayalci (Cano Hanım)
Hayali hayali (Cano Hanım)
Hayasız hayasız (Cano Hanım)
Haybe haybe (Cano Hanım)
Haybeye haybeye (Cano Hanım)
Haydi haydi
Haydut haydut
(Cano Hanım)
Hayır hayır
Hayırsız hayırsız
(Cano Hanım)
Haylaz haylaz (Cano Hanım)
Hayli hayli (Cano Hanım)
Hayran hayran
Haysiyetsiz haysiyetsiz
(Cano Hanım)
Hayta hayta (Cano Hanım)
Hazımsız hazımsız (Cano Hanım)
Hazırlıksız hazırlıksız (Cano Hanım)
Hazin hazin (Cano Hanım)
Hece hece
He he
(Cano Hanım)
Heh heh
Hekim hekim
(Cano Hanım)
Hektar hektar (Cano Hanım)
Hele hele
Helme helme
(Cano Hanım)
Helmeli helmeli (Cano Hanım)
Hemen hemen
Hepsi hepsi
(Cano Hanım)
Hercai hercai (Cano Hanım)
Hergele hergele (Cano Hanım)
Hesaplı hesaplı (Cano Hanım)
Hesapsız hesapsız (Cano Hanım)
Hevenk hevenk
Hevesli hevesli (Cano Hanım)
Hevessiz hevessiz (Cano Hanım)
Heybe heybe (Cano Hanım)
Heybetli heybetli (Cano Hanım)
Heyecanlı heyecanlı (Çuvaldız Hanım)
Hım hım
Hımbıl hımbıl
Hımhım hımhım
(Cano Hanım)
Hınzır hınzır (Cano Hanım)
Hırbo hırbo (Cano Hanım)
Hırçın hırçın (Cano Hanım)
Hırıl hırıl
Hırıltılı hırıltılı
(Cano Hanım)
Hırpani hırpani (Cano Hanım)
Hırslı hırslı (Cano Hanım)
Hırt hırt (Çuvaldız Hanım)
Hışır hışır
Hışırtılı hışırtılı
(Cano Hanım)
Hıyar hıyar (Bülent Bey)
Hızlı hızlı
Hiddetli hiddetli
(Cano Hanım)
Hileli hileli (Cano Hanım)
Hin hin
Hindi hindi
(Cano Hanım)
Hisli hisli (Cano Hanım)
Hissiz hissiz (Cano Hanım)
Histerik histerik (Cano Hanım)
Hişt hişt (Çuvaldız Hanım)
Ho ho (Cano Hanım)
Hobbidi hobbidi
Hodbin hodbin
(Cano Hanım)
Hokkabaz hokkabaz (Cano Hanım)
Holding holding (Cano Hanım)
Homur homur (Cano Hanım)
Hop hop
Hoppa hoppa
(Cano Hanım)
Hor hor (Muzmin Bey)
Hormonlu hormonlu (Cano Hanım)
Horoz horoz (Cano Hanım)
Horul horul
Hoşnut hoşnut
(Cano Hanım)
Hot hot (Endişeli Peri Hanım)
Hovarda hovarda (Cano Hanım)
Hoydur hoydur
Hoyrat hoyrat
(Cano Hanım)
Hödük hödük
Höllük höllük
Höllüm höllüm
(Endişeli Peri Hanım)
Hönkür hönkür
Höst höst
(Cano Hanım)
Höt höt (Cano Hanım)
Höttürü höttürü
Hu hu (Cano Hanım)
Huldur huldur (Cano Hanım)
Hurda hurda (Cano Hanım)
Huylu huylu (Cano Hanım)
Huysuz huysuz (Cano Hanım)
Huzurlu huzurlu (Cano Hanım)
Huzursuz huzursuz (Cano Hanım)
Hücre hücre (Cano Hanım)
Hülyalı hülyalı (Çuvaldız Hanım)
Hünerli hünerli (Cano Hanım)
Hüngür hüngür
Hürmetli hürmetli
(Cano Hanım)
Hüzünlü hüzünlü (Cano Hanım)
Iğıl ığıl
Ikıl ıkıl
Ilgıt ılgıt
Ilık ılık
Ilımlı ılımlı
(Cano Hanım)
Ipıl ıpıl
Irak ırak
(Cano Hanım)
Irk ırk (Cano Hanım)
Iskontolu ıskontolu (Cano Hanım)
Islak ıslak
Israrlı ısrarlı
(Cano Hanım)
Issız ıssız (Cano Hanım)
Istıraplı ıstıraplı (Cano Hanım)
Işıklı ışıklı (Cano Hanım)
Işıksız ışıksız (Cano Hanım)
Işıl ışıl
Işıltılı ışıltılı
(Cano Hanım)
Itırlı ıtırlı (Cano Hanım)
Izbandut ızbandut (Cano Hanım)
İbadethane ibadethane (Cano Hanım)
İbiş ibiş (Cano Hanım)
İblis iblis (Cano Hanım)
İbne ibne (Cano Hanım)
İbrik ibrik (Cano Hanım)
İçerlek içerlek (Cano Hanım)
İçin için
İçinden içinden
(Çuvaldız Hanım)
İçkici içkici (Cano Hanım)
İçkili içkili (Cano Hanım)
İçli içli (Çuvaldız Hanım)
İçten içten (Çuvaldız Hanım)
İdareli idareli (Cano Hanım)
İddiacı iddiacı (Cano Hanım)
İddialı iddialı (Cano Hanım)
İfil ifil (Cano Hanım)
İfrit ifrit (Cano Hanım)
İftar iftar (Cano Hanım)
İğneli iğneli (Cano Hanım)
İğrenç iğrenç (Cano Hanım)
İğreti iğreti (Cano Hanım)
İhtiyar ihtiyar (Cano Hanım)
İkili ikili (Cano Hanım)
İkindi ikindi (Cano Hanım)
İkircikli ikircikli (Cano Hanım)
İkişer ikişer
İl il
(Cano Hanım)
İlçe ilçe (Cano Hanım)
İlgisiz ilgisiz (Cano Hanım)
İlkel ilkel (Cano Hanım)
İlmek ilmek
İlmik ilmik
İmalı imalı
(Cano Hanım)
İnadına inadına (Cano Hanım)
İnatçı inatçı (Cano Hanım)
İnce ince
İnek inek
(Cano Hanım)
İnim inim
İnsafsız insafsız
(Cano Hanım)
İntizamlı intizamlı (Cano Hanım)
İpekli ipekli (Cano Hanım)
İpil ipil

İplik iplik
İpsiz ipsiz
(Cano Hanım)
İri iri
İrinli irinli
(Cano Hanım)
İsim isim (Cano Hanım)
İskele iskele (Cano Hanım)
İsli isli (Cano Hanım)
İstekli istekli (Cano Hanım)
İsteksiz isteksiz (Cano Hanım)
İsyankar isyankar (Cano Hanım)
İşgüzar işgüzar (Cano Hanım)
İşkilli işkilli (Cano Hanım)
İşli işli (Çuvaldız Hanım)
İşsiz işsiz (Cano Hanım)
İştahlı iştahlı (Cano Hanım)
İşveli işveli (Cano Hanım)
İtici itici (Cano Hanım)
İvedi ivedi (Cano Hanım)
İyimser iyimser (Cano Hanım)
İzbe izbe (Cano Hanım)
Janjanlı janjanlı (Cano Hanım)
Jelatinli jelatinli (Cano Hanım)
Jileli jileli (Cano Hanım)
Jinekolog jinekolog (Cano Hanım)
Jöleli jöleli (Cano Hanım)
Jön jön (Cano Hanım)
Jüponlu jüponlu (Cano Hanım)
Kaba kaba (Çuvaldız Hanım)
Kabara kabara
Kabarık kabarık (Çuvaldız Hanım)
Kabuk kabuk (Çuvaldız Hanım)
Kadeh kadeh (Çuvaldız Hanım)
Kadem kadem (Mürselin Güney)
Kademe kademe
Kafes kafes
(Çuvaldız Hanım)
Kahkül kahkül (Çuvaldız Hanım)
Kakır kakır
Kakül kakül
Kalbur kalbur
(Çuvaldız Hanım)
Kaldırımdan kaldırımdan (Çuvaldız Hanım)
Kalem kalem (Çuvaldız Hanım)
Kalite kalite (Çuvaldız Hanım)
Kamyon kamyon
Kangal kangal
(Cano Hanım)
Kap kap (Çuvaldız Hanım)
Kapı kapı (Çuvaldız Hanım)
Kapış kapış (Çuvaldız Hanım)
Kara kara (Arçil)
Kardeş kardeş
Kare kare
(Çuvaldız Hanım)
Karış karış
Kart kart
(Çuvaldız Hanım)
Kasa kasa (Çuvaldız Hanım)
Kasaba kasaba
Kasım kasım
Kaşar kaşar
(Çuvaldız Hanım)
Kaşık kaşık
Kat kat
Kategori kategori
Katman katman
Katmer katmer
(Çuvaldız Hanım)
Kavruk kavruk (Aslıberry Hanım)
Kaysak kaysak (Çuvaldız Hanım)
Kazan kazan (Çuvaldız Hanım
Kederli kederli (Çuvaldız Hanım)
Kel kel
Kelek kelek
Kelime kelime
Kenardan kenardan
(Cano Hanım)
Kepçe kepçe (Çuvaldız Hanım)
Kese kese
Kesik kesik
(Çuvaldız Hanım)
Kıçın kıçın
Kıh kıh
Kıkır kıkır
Kıl kıl
Kıllı kıllı
Kımıl kımıl
Kıpır kıpır
Kırgın kırgın
(Çuvaldız Hanım)
Kırık kırık
Kırım kırım
Kırış kırış
Kırmızı kırmızı
Kırpık kırpık
(Cano Hanım)
Kırt kırt (Çuvaldız Hanım)
Kıs kıs
Kısa kısa
Kısım kısım
(Aslıberry Hanım)
Kışt kışt (Çuvaldız Hanım)
Kıta kıta
Kıtır kıtır
Kıvançlı kıvançlı
(Cano Hanım)
Kıvıl kıvıl
Kıvır kıvır
Kıvrım kıvrım
Kıyı kıyı
(Çuvaldız Hanım)
Kıyıdan kıyıdan (Cano Hanım)
Kıyım kıyım
Kıyın kıyın
Kıyır kıyır
(Çuvaldız Hanım)
Kıymık kıymık
Kızgın kızgın
(Çuvaldız Hanım)
Kibirli kibirli
Kih kih
Kikir kikir
Kile kile
(Çuvaldız Hanım)
Kilo kilo
Kinayeli kinayeli
(Çuvaldız Hanım)
Kindar kindar (Çuvaldız Hanım)
Kirli kirli
Kitap kitap
Koca koca
Kocaman kocaman
Koçan koçan
(Cano Hanım)
Kokulu kokulu (Çuvaldız Hanım)
Kolay kolay (Endişeli Peri Hanım)
Koli koli (Çuvaldız Hanım)
Kopuk kopuk
Kor kor
(Çuvaldız Hanım)
Korkak korkak (Çuvaldız Hanım)
Kostak kostak (Kalemzede Bey)
Kova kova
Kovuk kovuk
Koy koy
(Çuvaldız Hanım)
Köpük köpük
Köpüklü köpüklü
(Çuvaldız Hanım)
Kör kör (Çuvaldız Hanım)
Kös kös
Kötü kötü
(Cano Hanım)
Köy köy
Kucak kucak
Kuçu kuçu
Kuru kuru
Kuruş kuruş
Kuşak kuşak
(Çuvaldız Hanım)
Kuşbaşı kuşbaşı (Cano Hanım)
Kutu kutu
Kuzu kuzu
Küçücük küçücük
Küçük küçük
Küfe küfe
(Çuvaldız Hanım)
Küfur küfur (Derya Hanım)
Küfür küfür (Derya Hanım)
Külçe külçe (Çuvaldız Hanım)
Küme küme
Küp küp
Kürek kürek
Kürklü kürklü
(Çuvaldız Hanım)
Küs küs
Küskün küskün
Küt küt
Kütür kütür
Laçka laçka
(Cano Hanım)
Lakayt lakayt (Cano Hanım)
Lap lap
Lapa lapa
(Çuvaldız Hanım)
Laubali laubali (Cano Hanım)
Leğen leğen (Cano Hanım)
Leke leke
Lekeli lekeli
(Cano Hanım)
Lenger lenger (Cano Hanım)
Levha levha (Cano Hanım)
Lezzetli lezzetli (Cano Hanım)
Lıkır lıkır
Lif lif
Lifli lifli
(Cano Hanım)
Liman liman (Çuvaldız Hanım)
Lime lime
Limonlu limonlu
(Cano Hanım)
Litre litre (Cano Hanım)
Loğusa loğusa (Cano Hanım)
Lojman lojman (Cano Hanım)
Lokanta lokanta (Cano Hanım)
Lokma lokma (Cano Hanım)
Lop lop
Lopur lopur
Löp löp
(Cano Hanım)
Löpür löpür
Lügat lügat
(Cano Hanım)
Lüks lüks (Cano Hanım)
Lüle lüle
Lüp lüp
Lüzumsuz lüzumsuz
(Cano Hanım)
Madde madde
Mağara mağara
Mağaza mağaza
(Çuvaldız Hanım)
Mahcup mahcup
Mahkeme mahkeme
Mahmur mahmur
(Çuvaldız Hanım)
Makyajlı makyajlı
Mal mal
Manalı manalı
Manidar manidar
(Çuvaldız Hanım)
Manyak manyak (Çuvaldız Hanım)
Marş marş
Masa masa
(Çuvaldız Hanım)
Matrak matrak
Mavi mavi
(Aslıberry Hanım)
Mayasıllı mayasıllı (Cano Hanım)
Me me (Cano Hanım)
Mel mel
Melil melil
Melul melul
Melül melül
Memleket memleket
(Cano Hanım)
Mendebur mendebur (Çuvaldız Hanım)
Meraklı meraklı (Cano Hanım)
Merdiven merdiven (Çuvaldız Hanım)
Merhale merhale
Mert mert (Çuvaldız Hanım)
Metre metre (Çuvaldız Hanım)
Mevsim mevsim
Mıç mıç

Mıncık mıncık (Cano Hanım)
Mır mır
Mırıl mırıl
Mısra mısra
Mışıl mışıl
Mıy mıy
(Arçil)
Mıymıntı mıymıntı
Mızıl mızıl
Mızır mızır
(Çuvaldız Hanım)
Milim milim
Mini mini
Minicik minicik
Minik minik
Miskin miskin
(Çuvaldız Hanım)
Misli misli
Miyav miyav
(Cano Hanım)
Moğuş moğuş
Motif motif
(Cano Hanım)
Mö mö (Cano Hanım)
Möl möl
Muammalı muammalı
(Çuvaldız Hanım)
Muhit muhit (Çuvaldız Hanım)
Muzır muzır (Çuvaldız Hanım)
Muzip muzip (Çuvaldız Hanım)
Naçar naçar (Cano Hanım)
Nadan nadan (Cano Hanım)
Nağme nağme (Cano Hanım)
Nağmeli nağmeli (Cano Hanım)
Nahoş nahoş (Cano Hanım)
Nakış nakış (Çuvaldız Hanım)
Nalbant nalbant (Cano Hanım)
Nalbur nalbur (Cano Hanım)
Namahrem namahrem (Cano Hanım)
Namert namert (Cano Hanım)
Namlı namlı (Cano Hanım)
Namuslu namuslu (Cano Hanım)
Namussuz namussuz (Cano Hanım)
Naneli naneli (Cano Hanım)
Narin narin (Cano Hanım)
Narkozlu narkozlu (Cano Hanım)
Narsist narsist (Cano Hanım)
Nasırlı nasırlı (Cano Hanım)
Nazenin nazenin (Cano Hanım)
Nazik nazik (Cano Hanım)
Nazlı nazlı
Negatif negatif
(Cano Hanım)
Nemli nemli (Cano Hanım)
Nesil nesil (Çuvaldız Hanım)
Neşeli neşeli
Neşesiz neşesiz
(Cano Hanım)
Netameli netameli (Cano Hanım)
Nevruz nevruz (Cano Hanım)
Nezaketli nezaketli (Cano Hanım)
Nezaketsiz nezaketsiz (Cano Hanım)
Nezaret nezaret (Cano Hanım)
Nezle nezle (Cano Hanım)
Nezleli nezleli (Cano Hanım)
Nice nice (Cano Hanım)
Nikahsız nikahsız (Cano Hanım)
Nikbin nikbin (Cano Hanım)
Nispetçi nispetçi (Cano Hanım)
Nişastalı nişastalı (Cano Hanım)
Niteliksiz niteliksiz (Cano Hanım)
Niyetli niyetli (Cano Hanım)
Nizamlı nizamlı (Cano Hanım)
Nobran nobran (Cano Hanım)
Nokta nokta
Noter noter
(Cano Hanım)
Nöbetleşe nöbetleşe (Cano Hanım)
Numara numara (Cano Hanım)
Nurlu nurlu (Cano Hanım)
Nursuz nursuz (Cano Hanım)
Nüans nüans (Cano Hanım)
Nükteli nükteli (Çuvaldız Hanım)
Nüktedan nüktedan (Cano Hanım)
Nüsha nüsha (Cano Hanım)
Nüzullu nüzullu (Cano Hanım)
Oba oba (Cano Hanım)
Ocak ocak (Cano Hanım)
Oda oda (Cano Hanım)
Odun odun (Cano Hanım)
Of of (Cano Hanım)
Ofis ofis (Cano Hanım)
Oh oh (Cano Hanım)
Oha oha (Cano Hanım)
Ojeli ojeli (Cano Hanım)
Ok ok (Cano Hanım)
Okka okka
Okkalı okkalı
(Cano Hanım)
Oklava oklava (Çuvaldız Hanım)
Okul okul
Ole ole
(Cano Hanım)
Olgun olgun (Cano Hanım)
Olmaz olmaz (Cano Hanım)
Olsa olsa
Oluk oluk
(Çuvaldız Hanım)
Olumsuz olumsuz (Cano Hanım)
Olur olur (Endişeli Peri Hanım)
Onursuz onursuz (Cano Hanım)
Opera opera (Cano Hanım)
Operatör operatör (Cano Hanım)
Operet operet (Cano Hanım)
Ordu ordu (Cano Hanım)
Organizasyon organizasyon (Cano Hanım)
Organizatör organizatör (Cano Hanım)
Orijinal orijinal (Cano Hanım)
Orkestra orkestra (Cano Hanım)
Orman orman (Cano Hanım)
Orospu orospu (Cano Hanım)
Ortadan ortadan (Cano Hanım)
Ortopedist ortopedist (Cano Hanım)
Oruçlu oruçlu (Cano Hanım)
Ot ot (Cano Hanım)
Otacı otacı (Cano Hanım)
Otantik otantik (Cano Hanım)
Otel otel (Cano Hanım)
Otlu otlu (Cano Hanım)
Otopark otopark (Cano Hanım)
Otoriter otoriter (Cano Hanım)
Oturaklı oturaklı (Cano Hanım)
Ova ova (Cano Hanım)
Oval oval (Cano Hanım)
Oy oy (Cano Hanım)
Oya oya (Cano Hanım)
Oyalı oyalı (Cano Hanım)
Oylum oylum (Çuvaldız Hanım)
Oymak oymak (Cano Hanım)
Oynak oynak (Cano Hanım)
Oyun oyun (Cano Hanım)
Oyuk oyuk (Cano Hanım)
Oyunbaz oyunbaz (Cano Hanım)
Oyuncakçı oyuncakçı (Cano Hanım)
Oyuncu oyuncu (Cano Hanım)
Öbek öbek
Öcü öcü
(Cano Hanım)
Ödemli ödemli (Cano Hanım)
Ödlek ödlek (Cano Hanım)
Ödüllü ödüllü (Cano Hanım)
Öfkeli öfkeli (Cano Hanım)
Öğlen öğlen
Öğün öğün
(Cano Hanım)
Öğür öğür (Cano Hanım)
Öhö öhö (Cano Hanım)
Öhöm öhöm (Cano Hanım)
Ökçeli ökçeli (Cano Hanım)
Öksürüklü öksürüklü (Cano Hanım)
Öküz öküz (Bülent Bey)
Ölçekli ölçekli (Çuvaldız Hanım)
Ölçülü ölçülü (Cano Hanım)
Ölçüsüz ölçüsüz (Cano Hanım)
Ölgün ölgün (Cano Hanım)
Ölü ölü (Cano Hanım)
Ölük ölük (Cano Hanım)
Önceden önceden (Cano Hanım)
Önden önden (Cano Hanım)
Önlüklü önlüklü (Cano Hanım)
Örgü örgü (Cano Hanım)
Örgülü örgülü (Cano Hanım)
Örgüsüz örgüsüz (Cano Hanım)
Örgüt örgüt (Cano Hanım)
Örgütlü örgütlü (Cano Hanım)
Örtülü örtülü (Cano Hanım)
Örtüsüz örtüsüz (Cano Hanım)
Öykü öykü (Cano Hanım)
Öyle öyle
Özden özden
(Cano Hanım)
Özengen özengen (Cano Hanım)
Özenli özenli (Cano Hanım)
Özensiz özensiz (Cano Hanım)
Özenti özenti (Cano Hanım)
Özentili özentili (Cano Hanım)
Özgün özgün (Cano Hanım)
Özgür özgür (Cano Hanım)
Özlü özlü (Cano Hanım)
Özürlü özürlü (Cano Hanım)
Özverili özverili (Cano Hanım)
Paket paket (Çuvaldız Hanım)
Palam palam (Çuvaldız Hanım)
Palet palet (Çuvaldız Hanım)
Pamukçuk pamukçuk (Çuvaldız Hanım)
Par par
Paragraf paragraf
Parça parça
Pare pare
(Cano Hanım)
Parmak parmak (Çuvaldız Hanım)
Parsel parsel (Çuvaldız Hanım)
Parti parti
Pasaklı pasaklı
Paslı paslı
(Çuvaldız Hanım)
Paspal paspal (Cano Hanım)
Paşa paşa
Pat pat
Patır patır
Payır payır
(Çuvaldız Hanım)
Paytak paytak (Kalemzede Bey)
Pazar pazar
Pek pek
Pelte pelte
(Çuvaldız Hanım)
Peltek peltek (Çuvaldız Hanım)
Pençe pençe (Çuvaldız Hanım)
Perçem perçem (Çuvaldız Hanım)
Perde perde (Çuvaldız Hanım)
Peşin peşin
Petek petek
Pır pır
Pırıl pırıl
Pıt pıt
Pıtır pıtır
Pile pile
(Çuvaldız Hanım)
Pileli pileli (Çuvaldız Hanım)
Pinçik pinçik (Cano Hanım)
Pis pis
Pisi pisi
Pişkin pişkin
Pişt pişt
(Çuvaldız Hanım)
Plaka plaka (Cano Hanım)
Pofur pofur
Posta posta
(Çuvaldız Hanım)
Poşet poşet
Pot pot
(Çuvaldız Hanım)
Pörsük pörsük (Cano Hanım)
Pörtlek pörtlek (Çuvaldız Hanım)
Pudralı pudralı
Puf puf
(Cano Hanım)
Pufidik pufidik (Çuvaldız Hanım)
Pul pul (Çuvaldız Hanım)
Pullu pullu (Çuvaldız Hanım)
Püfür püfür
Pürtük pürtük
Pütür pütür
Pütürlü pütürlü
(Çuvaldız Hanım)
Raf raf
Rahat rahat
Rap rap
Renk renk
Rimelli rimelli
(Çuvaldız Hanım)
Ruhsuz ruhsuz (Çuvaldız Hanım)
Rujlu rujlu (Çuvaldız Hanım)
Rulo rulo
Saat saat
(Çuvaldız Hanım)
Sabah sabah
Sabunlu sabunlu
Saçak saçak
Saçma saçma
(Cano Hanım)
Saf saf
Saftirik saftirik
Sağdan sağdan
(Cano Hanım)
Sakat sakat
Sakır sakır
Sakin sakin
Saklı saklı
Salak salak
Salaş salaş
(Çuvaldız Hanım)
Salkım salkım
Samimi samimi
(Çuvaldız Hanım)
Sandık sandık (Çuvaldız Hanım)
Saniye saniye (Çuvaldız Hanım)
Santim santim
Sap sap
Sapır sapır
Sarhoş sarhoş
(Arçil)
Sarı sarı (Cano Hanım)
Sarsak sarsak (Çuvaldız Hanım)
Sası sası
Satır satır
Savruk savruk
(Cano Hanım)
Sayfa sayfa
Sele sele
Semt semt
Seni seni
(Cano Hanım)
Sepet sepet
Sepil sepil

Serbest serbest
Serin serin

Sersem sersem
Serseri serseri
Sert sert
Sesli sesli
Sessiz sessiz
Set set
(Çuvaldız Hanım)
Sevdalı sevdalı (Çuvaldız Hanım)
Seve seve
Sevinçli sevinçli
(Çuvaldız Hanım)
Sıcak sıcak
Sığ sığ
(Çuvaldız Hanım)
Sığa sığa
Sık sık
Sıkı sıkı
(Cano Hanım)
Sıkım sıkım (Çuvaldız Hanım)
Sıkıntılı sıkıntılı
Sıkış sıkış
(Çuvaldız Hanım)
Sıkışık sıkışık (Çuvaldız Hanım)
Sınıf sınıf
Sıra sıra
Sıram sıram
Sırıl sırıl
(Çuvaldız Hanım)
Sırma sırma (Cano Hanım)
Sızım sızım
Siga siga
S*ke s*ke
Silik silik
(Cano Hanım)
Simil simil
Simli simli
(Cano Hanım)
Sini sini
Sinir sinir
Sinirli sinirli
Sinsi sinsi
Sitemli sitemli
(Cano Hanım)
Sivri sivri
Snıf snıf
(Cano Hanım)
Soğuk soğuk
Sokak sokak
Sokur sokur
Soldan soldan
(Cano Hanım)
Soluk soluk (Cano Hanım)
Somun somun (Çuvaldız Hanım)
Somurtuk somurtuk (Cano Hanım)
Söke söke (Çuvaldız Hanım)
Sökük sökük (Çuvaldız Hanım)
Söylem söylem (Çuvaldız Hanım)
Sözcük sözcük
Sulu sulu
Sümsük sümsük
Sünepe sünepe
Sürü sürü
(Cano Hanım)
Sürüm sürüm
Sütun sütun
(Çuvaldız Hanım)
Süzüm süzüm (Cano Hanım)
Şahrem şahrem
Şak şak
Şaka şaka
(Çuvaldız Hanım)
Şakır şakır
Şap şap
(Cano Hanım)
Şapır şapır
Şar şar
Şarıl şarıl
Şaşı şaşı
(Çuvaldız Hanım)
Şaşkın şaşkın
Şehla şehla
(Çuvaldız Hanım)
Şehir şehir
Şekil şekil
(Çuvaldız Hanım)
Şekilli şekilli (Çuvaldız Hanım)
Şerha şerha (Kalemzede Bey)
Şerham şerham
Şerit şerit
(Çuvaldız Hanım)
Şık şık (Çuvaldız Hanım)
Şıkır şıkır
Şıngır şıngır
Şıp şıp
Şıpıdık şıpıdık
Şıpır şıpır
Şırak şırak
Şırıl şırıl
Şimdi şimdi
Şimşek şimşek
Şinik şinik
(Çuvaldız Hanım)
Şirin şirin (Çuvaldız Hanım)
Şirret şirret (Çuvaldız Hanım)
Şiş şiş (Cano Hanım)
Şişe şişe (Çuvaldız Hanım)
Şişik şişik (Çuvaldız Hanım)
Şişim şişim (Cano Hanım)
Şöyle şöyle (Cano Hanım)
Şuh şuh (Cano Hanım)
Şup şup (Cano Hanım)
Şüpheci şüpheci (Cano Hanım)
Şüpheli şüpheli (Cano Hanım)
Tabak tabak (Çuvaldız Hanım)
Tabaka tabaka
Tablet tablet
(Çuvaldız Hanım)
Tabur tabur (Cano Hanım)
Tak tak
Takım takım
(Çuvaldız Hanım)
Takır takır
Taksit taksit
(Arçil)
Tane tane
Tangır tangır
Taraf taraf

Taşlı taşlı (Çuvaldız Hanım)
Tatlı tatlı
Tay tay
Tayır tayır
(Cano Hanım)
Taze taze
Teğel teğel
Teğelli teğelli
(Çuvaldız Hanım)
Tek tek
Teker teker
Tel tel
Telaşlı telaşlı
Tembel tembel
(Cano Hanım)
Temiz temiz
Tepe tepe
Tepiş tepiş
(Çuvaldız Hanım)
Tepsi tepsi
Ter ter
Teras teras
(Çuvaldız Hanım)
Terbiyeli terbiyeli (Çuvaldız Hanım)
Terbiyesiz terbiyesiz (Çuvaldız Hanım)
Terli terli
Ters ters
Tertip tertip
(Çuvaldız Hanım)
Tertipli tertipli (Çuvaldız Hanım)
Testi testi (Çuvaldız Hanım)
Tevbe tevbe (Cano Hanım)
Tez tez (Çuvaldız Hanım)
Tık tık
Tıkır tıkır
Tıkış tıkış
Tıklım tıklım
Tın tın
Tıngır tıngır
Tıp tıp
Tıpır tıpır
Tıpış tıpış
Tır tır
Tırıl tırıl
Tırım tırım
(Arçil)
Tırıs tırıs (Çuvaldız Hanım)
Tırrım tırrım
Tısır tısır
(Çuvaldız Hanım)
Tiftik tiftik (Çuvaldız Hanım)
Tin tin
Tip tip
Tir tir
Tiril tiril
Tirim tirim
Titrek titrek
(Çuvaldız Hanım)
Tokur tokur
Tomar tomar
(Cano Hanım)
Tombalak tombalak
Tombik tombik
Tombul tombul
(Cano Hanım)
Top top (Cano Hanım)
Topak topak
Topal topal
(Çuvaldız Hanım)
Topu topu
Torba torba
Tosur tosur
(Çuvaldız Hanım)
Töbe töbe (Cano Hanım)
Tövbe tövbe
Tuhaf tuhaf
Turnuva turnuva
Tutam tutam
Tuyur tuyur
(Cano Hanım)
Tuzlu tuzlu
Tüh tüh
(Çuvaldız Hanım)
Tümen tümen (Çuvaldız Hanım)
Türbe türbe (Çuvaldız Hanım)
Türlü türlü
Türüm türüm
Tüylü tüylü
Ucun ucun
Ucuz ucuz
Ufak ufak
Uğrun uğrun
Ukala ukala
Uslu uslu
Usturuplu usturuplu
Usul usul
Utan utan
Uykulu uykulu
Uyuşuk uyuşuk
(Çuvaldız Hanım)
Uyuz uyuz
Uzak uzak
(Çuvaldız Hanım)
Uzaktan uzaktan (Çuvaldız Hanım)
Uzun uzun
Üçer üçer
Üfül üfül
Ülke ülke
Ürkek ürkek
Üstten üstten
(Çuvaldız Hanım)
Üstüme üstüme
Üzerime üzerime
Üzgün üzgün
(Aslıberry Hanım)
Üzüm üzüm
Vah vah
Vak vak
(Cano Hanım)
Vakit vakit (Çuvaldız Hanım)
Vakur vakur (Çuvaldız Hanım)
Varil varil (Çuvaldız Hanım)
Vay vay
Vesaire vesaire
Vıcık vıcık
Vıcır vıcır
Vıdı vıdı
Vık vık
Vır vır
Vırç vırç
(Çuvaldız Hanım)
Vıyıl vıyıl (Çuvaldız Hanım)
Vıyır vıyır (Aslıberry Hanım)
Vız vız
Vızır vızır
Vrak vrak
(Cano Hanım)
Yabani yabani (Çuvaldız Hanım)
Yağlı yağlı (Cano Hanım)
Yalap yalap
Yaldır yaldır
(Derya Hanım)
Yaldız yaldız
Yaldızlı yaldızlı
(Çuvaldız Hanım)
Yampiri yampiri
Yan yan
Yana yana
(Aslıberry Hanım)
Yandan yandan (Cano Hanım)
Yâne yâne (Muzmin Bey)
Yanık yanık (Çuvaldız Hanım)
Yanlış yanlış (Çuvaldız Hanım)
Yapış yapış
Yapışık yapışık
(Çuvaldız Hanım)
Yaprak yaprak
Yaralı yaralı
(Çuvaldız Hanım)
Yaramaz yaramaz (Çuvaldız Hanım)
Yaslı yaslı (Çuvaldız Hanım)
Yaş yaş (Çuvaldız Hanım)
Yaşıt yaşıt (Cano Hanım)
Yaşlı yaşlı (Cano Hanım)
Yatır yatır (Çuvaldız Hanım)
Yavan yavan
Yavaş yavaş
Yavşak yavşak
Yayım yayım
(Çuvaldız Hanım)
Yazık yazık
Yeni yeni
(Muzmin Bey)
Yer yer
Yeşil yeşil
(Çuvaldız Hanım)
Yığın yığın
Yılbaşı yılbaşı
(Cano Hanım)
Yıldır yıldır (Çuvaldız Hanım)
Yıldız yıldız (Çuvaldız Hanım)
Yılış yılış (Çuvaldız Hanım)
Yılışık yılışık
Yok yok
Yol yol
Yolpaz yolpaz
(Çuvaldız Hanım)
Yoluk yoluk
Yudum yudum
(Çuvaldız Hanım)
Yumak yumak (Çuvaldız Hanım)
Yumru yumru
Yumuk yumuk
(Çuvaldız Hanım)
Yumuş yumuş
Yumuşak yumuşak
Yusuf yusuf
Yüksek yüksek
(Cano Hanım)
Yüzeyden yüzeyden (Çuvaldız Hanım)
Zahmetli zahmetli
Zaman zaman
(Muzmin Bey)
Zamklı zamklı
Zampara zampara
(Cano Hanım)
Zangır zangır
Zar zar
(Bülent Bey)
Zararlı zararlı
Zarf zarf
(Cano Hanım)
Zari zari
Zarif zarif
(Çuvaldız Hanım)
Zart zart
Zavallı zavallı
(Cano Hanım)
Zayıf zayıf
Zebella zebella
Zebun zebun
Zehirli zehirli
(Cano Hanım)
Zeki zeki
Zembil zembil
(Cano Hanım)
Zengin zengin
Zerre zerre
(Cano Hanım)
Zevkli zevkli (Cano Hanım)
Zevksiz zevksiz (Cano Hanım)
Zevzek zevzek
Zeyrek zeyrek
Zeytuni zeytuni
Zımbalı zımbalı
Zındık zındık
Zıngıl zıngıl
(Cano Hanım)
Zıngır zıngır
Zıp zıp
Zıpçıktı zıpçıktı
Zıpır zıpır
(Cano Hanım)
Zır zır
Zırıl zırıl
Zırlak zırlak
Zırnık zırnık
(Cano Hanım)
Zırt zırt
Zırtapoz zırtapoz
Zırva zırva
Zibidi zibidi
(Cano Hanım)
Zilli zilli (Cano Hanım)
Zinde zinde (Cano Hanım)
Zirzop zirzop
Zom zom
(Cano Hanım)
Zonk zonk (Cano Hanım)
Zorba zorba
Zorlu zorlu
(Cano Hanım)
Zort zort
Zöttürü zöttürü
Züğürt züğürt
(Cano Hanım)
Zülüf zülüf (Cano Hanım)
Zümre zümre (Cano Hanım)
Zümrüt zümrüt (Cano Hanım)
Züppe züppe (Cano Hanım)

(*****) Yazıyı burada tekrar yayımlarken listeyi biraz daha genişlettim ve yazıda belirtilen toplam sayıyı güncelledim.

(******) İlk yayımlandığı yer: Jazzetta, 19.12.2006 – 15:02 Yazar | ORTA BİR TÜRKÇE DİLBİLKİSİ | 231 Yorum |

Sevgili okurcuklarım, blogculuk işini rayından çıkarıp burada bir açık öğretim fakültesi kuracak filan değiliz emme madem ki GÖZEL TÜRKÇEMİZİ SEVELİM SEVİLELİM kampanyası açtık, o halde başladığımız işi Türk işi gibi bitirmeyelim! (Deyimi biraz bozdum -ne olur ne olmaz, bugünlerde kelimeler pek tekin değil!)

Yanisi, Muzmin Bey’in şu yazısıyla 1 numaralı perondan hareket eden Şark Ekspresi’ne binelim, koltuklara oturalım, kondüktöre de diyelim ki: “Gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz, son durağın da ötesine…

Konuyla ilgili önceki yazımda da altını çizmiştim kalın kalın: Vatan sevmek, palavradan bir iş değildir. Gözel Türkçemize -sanırsam- Don Kişot Bey‘in ülkesinden iltica eden “palavra” kelimesine hokuspokus yöntemiyle o nahoş alaturka anlam yüklenmeseydi “vatan sevmek, palavradan bir iştir” demekte haklı olabilirdik; çünkü bir toprak parçasını sevmek, öncelikle, o toprak parçası üzerinde yaşayan insanların dilini sevmekle başlar ve bir dili sevmek de, lafta kalmaması gereken bir iddiadır. Hayatta herşeyin bedeli olduğu gibi sevginin de bir bedeli var: Emek vermek.

Ha bir de yöntemi var sevmenin tabii! (Tanrı sevgisinin, aşkın, ağaç sevgisinin yöntemi yok mu dersiniz?! Bence var, var da biz onlara öyle yöntem möntem gibi teknik kaygıları yakıştıramayız bir türlü nedense!)

Neyse, sadede gelelim –ya da Godot’ya gidelim.

Muzmin Bey, yazlığındaki üç yazıyla (şu, şu*, bir de şu), yanlış anlamadıysam, işe Türkçenin morfolojisini kurcalamakla başlanabileceğini belirtti –ki katılıyorum buna. Ama madem belâmı arıyorum, biraz daha kaşınayım oldu olacak: Ben bu girişimin Jazzetta cephesinde, farklı alanlarda da dile eğilmek istiyorum. Amatörce, yapabildiğim kadar.

Dilimiz, bu yönden son derece ilginç bir dil. Konuya ilgi duyan herkesin gönüllü katılımı önemli ve bloglar akademik bir tartışma platformu filan olmadığından, katılımcıların akademik titr taşıması zorunluluğu da yok elbette. Burada bir bilgi hiyerarşisi de kuracak değiliz, sidik yarışı da yapacak değiliz, birbirimize hava atacak da değiliz.

Biz bize mi olacağız? Keşke dilbilim profesyonelleri filan da katılsa aramıza. Sayın uzmanların işleri başlarından aşkındır eminim, onları blogistanın bu ücra köşesine uğramaya zorlayamayız, ama lutfedip ilgilenirlerse de fena olmaz hani. Ama tabii önce haberdar olmaları lazım bizim mütevazı girişimimizden.

Muzmin Bey, işin bir de internet lisanı ve iletişimi kısmına önem veriyor doğal olarak. Ben orasını anlamam etmem. Onun yazlığında sanırım Emre Bey, Bülent Bey gibi kıymetli “sayısal” katılımcılar (neticede oradaki bütün mesele 0 ile 1 değil midir!) olayı çığırından çıkaracaklardır! İyi de edeceklerdir, lakin bizi de fena halde Leman (pardon, fransız) konumuna düşüreceklerinden korkarım ve bu korkum da hiç yersiz bir korku değil.

Efenim ütüden nefret ederim emme akşam akşam gayet itinalı bir şekilde kafa ütülediğimin farkındayımdır. Şincik, huzurlarınıza bir yazımı davet ediyom. Bu, “morfolojik morfolojik konuşurkene aynı lisandan konuşalım” kaygısıyla hazırlanmış bir yazının ön notlarıdır. Yazının aslı bilâhare -çıkmaz ayın çarşambasına varmadan- yayımlanacaktır.

Şinci huzurdan çekiliyor, arazi olmaya hazırlananlarınızı çaktırmadan tebrik ediyorumdur. Baş baş!

***

Muzmin Bey’in ilk yazısına gönderdiğim eleştiri notlarında şu lakırdıyı etmiş idim:

“Türkçede kelimeler, ‘tam teşekküllü haliyle’ (!) KÖK + YAPIM EKİ + ÇEKİM EKİ’nden oluşur. Yapım eki almamış kelimeler KÖK, yapım ekiyle biçimlenmiş (TÜRE[TİL]MİŞ KELİME) ya da bileşme yoluyla türetilmiş (BİLEŞİK KELİME) kelimeler ise GÖVDE’dir.”

Bunu biraz ayrıntılandırmak istiyorum. Aşağıdaki notlar, bu amaca hizmet etmek içindir. Gerekçem de şudur: Terminolojide anlaşamazsak, çıkış noktamız olan kavramların anlam yükleri muğlak kalırsa, zorlanır ve sonuçsuzluğa sürükleniriz. Vakitsizlik belimi büktüğü, ama bir yandan da işin tatlı heyecanı içimi sardığı için, yazıyı değilse bile yazı notlarını yayımlamakta sakınca görmüyorum.

***

Biçimbirim (Morpheme)

Kök (Root) : Kök [Öncül] biçimbirim

Köken = Türev = Türemiş kök (Radical) : Kök biçimbirim {Kökleşmiş: Kök + Yapım eki}

Gövde (Stem) {Kök + Yapım eki / Kök + Kök}

Ek (Affix) : [Ardıl] Biçimbirim

Önek (Prefix)

İçek (Infix)

Sonek (Suffix)

Yapım eki

Çekim eki = Takı

Sözlüksel (Lexical) biçimbirimler = Sözlükbirimler : Kök, Köken, Gövde

Dilbilgisel (Grammatical) biçimbirimler = Biçimbirimler : Ek

Bağımsız (Free) biçimbirimler {Esas itibariyle: Sözlüksel (Lexical) biçimbirimler = Sözlükbirimler : Kök, Köken, Gövde}

Bağımlı (Bound) biçimbirimler {Esas itibariyle: Dilbilgisel (Grammatical) biçimbirimler = Biçimbirimler : Ek}

Martinet’ye göre:

  • Monème (Anlambirim) : Kök biçimbirim, ek biçimbirim
  • Lexème = Lexical monème (Sözlükbirim) : Kök biçimbirim
  • Morphème = Grammatical monème (Biçimbirim) : Ek biçimbirim

***

Morfemik (Morphemics) {Biçimbirimlerin tespiti ve sistemleştirilmesi}

Biçimbirim çözümlemesi (Morpheme analysis) {Dildeki söz ve söz öbeklerini anlamlı en küçük birimler olan biçimbirimlere ayırma} {Bir morfemik yöntemi}

Bu yöntemin iki temel işlemi:

  • Parçalama (Segmentation)
  • Öbekleme (Classification)

***

Eşbiçim (Allomorph)

ÖRN: {-mİş} eşbiçimleri: (-miş, -mış, -müş, -muş)

***

Saussure’e göre: Dilsel birimler arasında:

  • Yatay ilişkiler = Dizimsel bağıntı (Syntagmatic relations) {Farklı türden birimlerin, belli bir bağlamda, bir söz öbeği içinde kesin ve değişmez surette sıralanmaları}
  • Düşey ilişkiler = Çekimsel bağıntı (Paradigmatic relations) {Aynı türden olan ve bir söz öbeği içinde bir başkasıyla değiştirilebilir nitelik taşıyan birimler arasındaki ilişki}

ÖRN:

O yaşlı kadın -a acıdım
Şu derin göl -e baktım
Bir kalın defter -e yazdım

Yatay ilişkiler:

o//yaşlı//kadın//-a//acıdım,
şu//derin//göl//-e//baktım,
bir//kalın//defter//-e//yazdım

Düşey ilişkiler:

o//şu//bir,
yaşlı//derin//kalın,
kadın//göl//defter,
-a//-e,
acıdım//baktım//yazdım

Bu yüzden:

Biçimbilim (Morphology) yerine: Yapıdizimbilim (Morphosyntax)

—————————————————————————————————————————————-

(*) Benim eleştiri notlarımı ve Muzmin Bey‘le sonraki yazışmalarımızın bir kısmını ihtiva ediyor.

(**) İlk yayımlandığı yer: Jazzetta, 23.11.2006 – 18:37 Posted by | ORTA BİR TÜRKÇE DİLBİLKİSİ | 34 Yorum |

“Kör Baykuş”u kim yazmıştır? Sadık Hidayet. Kimdir bu adam? İranlıdır.

Sohrab? Furuğ Ferruhzad? Samed Behrengi? Hafız? Attar? Sadi? Şehriyar? Hayyam? Baba Tahir Üryan? Celal Al’Ahmed? Sadık Çubek? Rıza Beraheni? Firdevsi?

Zerdüşt dininin kutsal kitabı Avesta’ya gelip dayanan büyük bir kültür birikiminin üzerine oturmuş İran edebiyatını tanımamak kadar büyük ayıp var mıdır?

İran, Pers uygarlığı ve mirasçıları demektir. İran, köklülük, soyluluk, asalet demektir. İran, zarafet, letafet, hüzün demektir. İran, büyük bir dilin, ince bir dilin, güzelliği başdöndürücü bir dilin diyarı demektir. İran, her zerresine sinmiş bir batınî nağmenin bir ülkeye insan ruhunun izlerini katmışlığı demektir. Bu nağmenin nota defteri Farısî gözlerin iç derinliklerinde, binaların taşlarında, sokakların içli sessizliğinde, bedestenlerin nemli serinliğinde, Rıza Şah Pehlevi‘nin insan kızartma makinelerinden yükselen çığlıklarda ve totaliter zihniyetin zamana göre değişen binbir suratındadır.

Farsça öğrenmeden bu dünyadan göçersem gözüm arkada kalacak. İyi ki Türkçe biliyorum. Dünyanın en melodik, en şiirsel, en matematiksel iki dili bunlar. Vallahi ben söylüyorsam iki gözüm önüme aksın. Çağımızın en önde gelen dilbilimcileri söylüyor. İngilizce’nin ifade gücü çok yüksekmiş. Muzmin Anonim Bey, ne derseniz deyin sevmiyorum şu meymenetsiz, duygusuz, çiğ Anglosakson lisanını ben –büyük sanatçılarına rağmen. Suyunu vermezseniz, toprağına bakmazsanız her dil solar, kurur gider. Anglosaksonların dilinin matah oluşundan değil.

Abdülhak Şinasi‘den bir anekdot sunayım. Nereden indirmişim bilgisayara, hatırlayamıyorum.

Paris metrosunda Halid Ziya ile Hamdullah Suphi birbirlerine rastgelmiş, bir hayli konuşmuşlar. Metrodan çıkarken bir Fransız yanlarına gelmiş, mazur görülmesini rica ile, kendisinin dillerin musikisiyle alâkadar olduğunu ve hangi dille konuştuklarını sormuş. Türkçe olduğunu öğrenince, şimdiye kadar bu dili duymak fırsatını bulamadığına müteessir ve şimdi duyduğuna da pek mütehassis olduğunu söylemiş. “Eğer bu istasyonda inmeseydiniz mahzâ konuşmanızı işitmek için sizi devam edeceğiniz istasyona kadar takip edecektim. Ne eski bir millet olduğunuz anlaşılıyor, zira lisanınız bu ahenkli ve musikili inceliğine ermek için ne uzun zamanların sarf edilmiş olması iktiza eder!” demiş.

Ben kendim de çok duydum bunu yabancılardan. Hele içlerinden biri –hem de bir Fransız– bana demesin miydi ki, “Sizin dilinizi işittikten sonra kendi dilimin müziğiyle övünemem artık!”

Ne güzel Türkçe bilmek, Türkçe konuşabilmek! Bir de Farsça olsaydı yanında, suyundan da koyardım.

Rahmetli Onat Kutlar’a kulak verelim:

***

Güzel bir zamandı.

1963 yılının Eylül ayı. Anadoluhisarı’nın eski ve kocaman ahşap yalılarından birinde, hanımelleri, mor salkımlar, vişne ağaçlarıyla dolu kuytu bir bahçede, sabahları rıhtımı yalayan denizi, gün boyu satıcıların seslerini ve akşamüstleri İsfahan faslının gizli serinliğini dinleyerek geçirilmiş bir yazdan sonra birden başlayan yarı kanatlı yarı gölgeli günler.

Celal‘le birlikte, Hukuk Fakültesinin benim için üç yıl ara verilmiş diploma sınavına hazırlanıyorduk. İçimiz sürekli bir isyanla doluydu. Kitapları açtıktan kısa bir süre sonra, İran’da ve Türkiye’de, yani hukukun karanlık sürprizlerle dolu bir labirent haline dönüştüğü ülkelerimizde yaşayan “hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslar”ın tümüne veryansın ederek kapatıyor, Furuğ Ferruhzad‘dan söz etmeye başlıyorduk. İran’ın o sırada henüz yirmi yedi yaşındaki genç ve fırtınalı kadın şairinden.

Onun, Şah dönemi işkencelerine ve yeryüzündeki tüm haksızlıklara karşı yükselttiği karanlık bir çığlık olan “Yeryüzü Ayetleri”ni birlikte çevirdik ve “Yapraklar” dergisinde yayımladık. Tıpkı aynı dergide çevirisini yayımladığım Juan Goytisolo‘nun “Çürüyen Bir Ülke: İspanya” yazısı gibi büyük ilgiyle karşılandı şiir. Sonraki yıllarda da unutulmadı.

Fakülte yılları boyunca sadece benim değil, Demir Özlü‘nün, Selahattin Hilav‘ın, Doğan Hızlan‘ın, Yaşar Kemal’in, Atilla Tokatlı‘nın da yakın arkadaşı olan Celal Hosrovşahi, çağdaş İran edebiyatının yetenekli yazarlarından biri olduğu kadar, klasik Doğu metinlerinin çoğunu ezbere bilecek kadar birikimi zengin bir gençti. Çok sevdiğim Sadık Hidayet‘i onun bilgisiyle daha derinden tanıdım. Hafız‘ı, Hayyam‘ı, bizdeki ve Batıdaki çevirilerinden çok daha başka yönleriyle.

Onun, çoğu kez, olağanüstü esprilerle süslediği, azeri renkler taşıyan zengin konuşmalarını dinlerken hep şaşırırdım. Çağdaş Fransız, Alman, İtalyan, Rus yazarlarını, ozanlarını bunca yakından tanırken, hatta Tagor ve İkbal gibi Doğu ozanlarını bile dilimize çevirmişken, nasıl olmuştu da bunca yakın bir komşu ülkenin edebiyatı bize bunca uzak kalmıştı? Nima ile başlayan ve Furuğ‘a kadar uzanan modern İran şiiri nasıl karanlıkta bırakılmıştı bizler için? Birlikte oturup, Deryabenderi‘nin “Hacer’in Kısa Bacaklı Tavuğu” öyküsünü çevirirken sorardım Celal’e: “Nasıl bugüne kadar tanımamışım bu olağanüstü öykü yazarını?” Bana heyecanla, son otuz yılın önemli romancılarını, ozanlarını, öykü, deneme yazarlarını anlatırdı.

Ama tam kestiremediğim bir nedenle, bütün konuşmalarımız Furuğ’la noktalanırdı. Bana açmadığı bazı şeyler olduğunu sezerdim.

(…) Sustu. Gölgelenen kıyılarına daldı gitti Göksu’nun. Kayığımız süzülerek harap ahşap evlerin, halat ve çömlek imalathanelerinin önünden geçiyordu. Sonra döndü, bana baktı. Gözlerinde garip bir pırıltı farkettim. Sevinç ya da gözyaşı. Bir süre öylece durdu. Sonra “Dinle” dedi.

“…Nigâh kûn ki mum-ı şeb berahı mâ
çegûne katre katre âb-mişeved
surahiye siyahı didegânı men
be lay lay germ tu
lebaleb ez şerab mişeved
be ruyi kahvare haye şiir men
nigâh kûn
tu midemi ve aftab mişeved…”

Kendine özgü azeri aksanı ile çevirdi, okuduklarını:

“…Bak tam karşımızda gecenin mumu
damla damla nasıl eriyor
nasıl doluyor ağzına kadar uyku şarabıyla
gözlerimin simsiyah kadehi
senin ninnilerini dinlerken
ve bak nasıl
şiirlerimin beşiğine
sen doğuyorsun, güneş doğuyor…”

“Kimden bu?”
“Kimden olacak” dedi, “Furuğ‘dan elbette. Bugüne kadar okuduğum en güzel aşk şiirinin sonu..”

Benimle yaşıt olan bu siyah ve derin gözlü, hüzünlü bakışlı güzel genç kadını düşündüm. Bir üniversite öğrenimi bile görmemişti. Ama daha otuzuna varmadan çağdaş İran şiirinin en önemli şairlerinden biri, hatta birincisi olarak kabul ettirmişti kendini. Yaşam dolu, neşeli, dik başlı, hırçın ve çok duyarlı bir insandı. Baskıya karşı şiirleri elden ele dolaşıyor, her yapıtı edebiyat ortamında tartışmalara yol açıyordu. (…)

“Aşık mı Furuğ?”
Celal cevap vermedi.

Ben ağır ağır kürek çekerken Celal, Furuğ’dan şürler okumayı sürdürdü.

Farsça’nın garip bir özelliği var. Nima‘nın, Furuğ‘un ya da onun yakın arkadaşı Sohrab‘ın şiirleri genellikle ölçüsüz, uyaksız olduğu halde, dilin müzikalitesi nedeniyle aruz vezninde şiirler dinlemiş gibi olursunuz. Ama öyle sanıyorum ki İran’lı şiir okurları, benim çeviriden sonra aldığım garip tadı şiiri okurken ya da dinlerken alırlar. Bu tat tıpkı Nazım‘ın kimi rubaileri gibi hem eski’yi hem yeni’yi, hem Doğu’yu hem Batı’yı aynı anda içinde taşır. Geçmişin diliyle gelen geleceğin sezgisi.

Furuğ’un şiirlerini dinlerken geleceğe doğru kürek çektim.

Okul bittikten sonra İran’a gitti Celal Hosrovşahi. Ondan uzun zaman haber alamadım. 1970′li yıllarda bir gün, şık takım elbisesi, James Bond tarzı çantasıyla Sinematek’teki odama girdi. İran Tersaneler Genel Müdürlüğü’nde çalışıyordu ve bir toplantı için gelmişti. İki eski dost hasretle kucaklaştık. Konuşacak çok şey vardı. Ortak dostlarımız, politika, edebiyat, yaptığımız işler ve elbette şiir.

Birden sordum: “Furuğ’dan ne haber?”

Yüzünden karanlık bir bulut geçti. Ve yüreğine bir şey saplanmış gibi derin bir acıyla karardı.

“Bilmiyor musun?”
“Yoo…”
“Öldü Furuğ. 1968′de. Henüz otuz iki yaşındayken. Bir araba kazasında. Başını kaldırımın kıyısına vurdu ve oracıkta bir kuş gibi öldü. Son kez gördüğümde uyuyor gibiydi…”

Sustu ve bir daha konuşmadı. Şiir okumadı. Şaka yapmadı. İstanbul’da kaldığı birkaç gün süresince bir daha uğramadı bana. Celal Hosrovşahi’yi bir on beş yıl daha görmedim.

Furuğ’un ölümünün, onun için ne demek olduğunu biliyordum. Bu nedenle, iki yıl önce, bombalanan Tahran’dan, biraz daha zayıflamış, biraz daha tedirgin ve uzun süre kalmak niyetiyle geldiğinde hiç Furuğ konusunu açmadım. Ta ki bir akşamüstü, Boğaz’da bir lokantada o, kendiliğinden bir ırmak gibi ardarda şiirlerini okumaya başlayıncaya kadar. Devrimin, kendisinin de katıldığı ilk aylarını, anlatırken nasıl coşkuluysa öyle, ölen onbinlerce gençten nasıl acı duyuyorsa öyle. Günlerce Furuğ’u anlattı.

İki üç ay sonra, elinizdeki kitapta yer alan şiirleri çevirmeye başladık.

Ortalık ağır ağır kararıyor, sandal Göksu’nun kuytu kaynağına yaklaşıyordu. İkimiz de suskunduk. Kıyılardaki sazların birden çıkan akşam esintisiyle yükselen uğultusu ve uzak vapur düdükleri duyuluyordu. Kaynağı çevreleyen büyük çınar ağaçlarına doğru yaklaştık. Kürekleri bıraktım. Sandal hafifçe dönerek kaydı ve durdu.

Celal’in yüzü karanlıktaydı. Bana eğildi. Gözlerinde bir ışıltıyla usulca: “Furuğ’u seviyorum. Bir aşk öyküsü bizimki…” dedi.

Bunu hafif bir sesle söyledi ama birden, çevredeki çınarlardan bir sürü kuş havalandı.

“…karatahtaya taş sözcüğünü yazar yazmaz çocuklar
ulu ağaçlardan sığırcıkların çığlık çığlığa kanat çırparak
uçup gittikleri
o an…”ı şimdi çok iyi hatırlıyorum.

Güzel bir zamandı.*

—————————————————————-

(*) Onat Kutlar’ın, Celal Hosrovşahi ile birlikte çevirdiği Furuğ şiirlerinin yer aldığı “Sonsuz Günbatımı” isimli kitaptaki sunu yazısından. Kitabı bana 3 Haziran 1989 günü rahmetli Kutlar armağan etmiş.

(**) İlk yayımlandığı yer: Jazzetta, 18.07.2006 – 17:12 Posted by | JÜKRÜPASAPAŞAZI | 12 Yorum |

– Ünlem işareti, soru işaretine ne demiş?
– “Nedir bu Haluk Mesci Bey’in elinden çektiğimiz birader!” demiş.
– ‘De’, ‘dahi’ye ne demiş?
– “Bıktım senin şu anlam yükünden!” demiş.
– ‘Ki’, ikizine ne demiş?
– “Vaktiyle dil ırkçılığı yapacaklarına bizi birbirimizden ayırt edebilmeyi öğretselerdi daha iyi olmaz mıydı?” demiş.
– ‘Bayan’, yorumcu taifesine ne demiş?
– “Beni rahat bırakmazsanız Metin Bey’den çekeceğiniz var!” demiş.
Metin Bey’in ‘Bey’i, Muzmin Bey’e ne demiş?
– “Türkçe yazım kılavuzlarının hepsi kargadır ama siz yine de birini kılavuz edinecekseniz Ana Yazım Kılavuzu kötünün iyisidir. Orada benim için ‘Özel isimlerin kuyruğuna takıldığında ilk harfi büyük yazılır’ fetvası var!” demiş.
Metin Bey, Ortak Defter bloguna ne demiş?
– “Yazı ve yorumlarını okuyup olmadık dil ve yazım hatalarına rastladıkça mesleğim adına utanç duyuyorum!” demiş.
Metin Bey, Ortak Defter taifesine ne demiş?
– “Kendinize gelin, Şahin Bey’i kızdırmayın!” demiş.
– Jazzetta ahalisi, Metin Bey’e ne demiş?
– “Başınıza iş alacaksınız, kaşınıyorsunuz galiba!” demiş.

Günlerden cumartesi olup Metin Bey de işyerinde çile doldurmakta ise, size de böyle sade suya tirit, dandik bir yazı okumak düşer!

________________________________________________

(*) Bu yazıda iki sorun var: ‘Dâhi’ ve ‘Bey’. Yeni yazılarımdan birinde bu iki sorunu ele alacağım.

(**) Jazzetta 2.0’da yeniden yayımladığım eski yazılarımdan eski yorumlarını eklemediklerimi peyderpey eklemeye devam ediyorum.

(***) İlk yayımlandığı yer: Jazzetta, 28.10.2006 – 16:34 Posted by | ORTA BİR TÜRKÇE DİLBİLKİSİ | 19 Yorum |

Sevgili okurcuklarım, yazlığımızı dört başı bayındır bir malikâneye çevirmek içün atmadığımız parende, kullanmadığımız harita method, kırmadığımız tuğla, karmadığımız çimento kalmayacaktır –emin olabilirsünüz. Nasılsa tatilimiz bok yoluna gitti, hiç değilse aziz milletime bir faydam olsun. Bu uğurda bardak kırmaya ve çam devirmeye bilem müsaitizdir.

Lafı sündürmeyip hızlı trenle sadede gelelim. Nurtopu kibin bir köşeciğimiz daha oldu efendiler. Kendisünü ORTA BİR TÜRKÇE DİLBİLKİSİ ismiynen vaftiz ediyomdur. Hayırlı uğurlu ossun vatana millete ve dahi Sakarya nehrine. (Sahi, Sakarya nehrinin debisi kaçtır?)

Niye orta bir? Velet bu yıl orta bire gidecek de ondan. Sayesinde biz de silbaştan ders çalışıyoz. Diyecektim, demeyeyim, haksızlık olmasın; derslerine öyle her akşam her akşam yardımcı olmak gibi bir marifet eylemedik hiç, sağolsun kendi işini kendi gördü. Bendeniz yaz güneşi ve kış zemherisinde omzumda gulle gibi spor çantası, okuldan kulübe, kulüpten de eve seğirtmek, antrenman esnasında bi köşede pineklemek, sayısal loto ve şans topu formülleri üzerinde kendi kendine master ve hatta doktora çalışmaları yapmak, tatlı hayaller ya da tatil hayalleri kurmak –ki ikisi de aynı kapıya çıkar-, babalık zanaatinin ne derece zahmetli ve müşkülatlı bir zanaat olduğu zehabına kapılmak kibin fuzuli işlerle meşgul oldum sadece. Ha bi de bir ara mecburen sarı kanaryanın cılız kanatları altında icra-yı sanat eylediğimizden, niyçün Cimbom’umuzun bizim spor dalımıza yüz vermeyip bizi Fener’e gebe bıraktığı hakkında spekülasyonlar üretmek ve GS’ın şahsında spor camiamıza için için küfretmek de zorunlu hobilerim –:tikkat, diz iz an oxymoron- arasındaydı.

Güya lafı sündürmeyecektik! Heh heh! Yine de –farkındaysanız- sırrımı ağzımdan kaçırmadım gıymatlı Sierra Leoneli hemşehrilerim! Bi de Gap kamyonlarıylan 318 kamyon laf üretip de heçbi şey dimeme rekorunu The Sülü Bey’in elinden alabilsem ve de Orhan Kural Hoca’yı Dublin’e goşturup bunu tescil ettirtebilsem dünyalar benim olcek emme, kısmet artık.

Efenim dün bi koşu yeni okulumuza gidip kıyafet devrimimizi de tamamladık iki üç eksiğiynen. Yukarı Anglosaksonya ve İçeri Bavyera lisanlarının betiklerini de (betik=kitap!) tamam eyledik. Kuşlar kibin hafifleyerek eve döndük süklüm püklüm -pardon, mutlu mesut. Şamanlar, Absürdistan’ımızı dünya ticaretindeki binde yedilik payıynan (doğru mu didim Veysel Bey?) dilini eşşek arısı sokmuş ülkeler ligine düşürmüş olan Böyyük Türk Böyyüklerimizi takdis eylesin. Şayet öyle olmasa idi, biz bu ecnebi lisanların illet betiklerine katır yüküynen akçe saçmayacak, zavallı aile bütçemizi kevgire çevirmiş olmayacaktık. Aksine, bizim yerimize bunu belki de kelt ve töton asıllı arkadaşlar, Türkçe dilbilkisi kitaplarıynan seviyeli ilişki kuraraktan yapmış olacaklardı.

Oof of! Dişçi koltuğuna çakılalı beri dilim de dönmüyor bir türlü, laflar dilimden kayıp saçılıyor dört bir yana… İşte sadet: Önce aşağıdaki tümceyi okuyunuz, daha sonra size birtakım suallerim olcek:

KİM HAYALİMDEKİ SABUNCU TÜKKANINA SPONSOR OLURSA, KIRK YIL ONUN ÖZEL REKLAMCISI OLURUM.

Ve müessese amirimizin sualleri (Derya, hadi bakalım küçüğüm, sen de al eline kalem kağıt!):

  • Bu tümce, size başka bir menşur tümceyi hatırlatıyor mu? Quel alâka?
  • Tümcemiz nasıl inşa edilmiştir? Radye temel üzre betonarme mi, yoksam Veli Göçer Bey teknolocisine uygun olarak mı?
  • Sizce yazar burada ne demek istemektedir? Okuyup özetleyiniz ve anafikrini çıkarınız.
  • Bu tümceyi devirmeye kalksaydınız nasıl devirirdiniz? Siz her işinize gelmeyen tümceye devrik tümce mi dersiniz bakiym?
  • Bu tümceyi Aristo Bey mantığına göre inceleyiniz, mantıklı olunuz.
  • Tümcenin öznesi hangi dolaba gizlenmiştir? Niye gizlenme gereği duymuştur?
  • Bu tümcede kaç cins isim, kaç şahıs zamiri, kaç tamlama vardır?
  • Bu ahiret suallerimizin maksadı nedir?

Ve son soru: Kalemzede Bey esrarengiz şekilde nereye firar eylemiş olabilür? Bu sualimize doğru cevap viren okurcuklarımızı özel bir ödül beklemektedir.

________________________________________________

(*) Epey zamandır Jazzetta 2.0’ı da ihmal ettim diğer bloglarım gibi. Bu bloğun açılış amacı hem eski Jazzetta’yı bir biçimde yeniden diriltmek, hem de toprak altında çürümesine gönlümün razı gelmediği bazı yazıları burada yeniden okur önüne çıkarmaktı. Şimdiye kadar bunu yorumları dışta bırakarak yaptım, bundan böyle eski yazıları yorumlarıyla birlikte yayımlayacağım. Yayımlamış olduklarıma ise zaman buldukça yorumlarını ekleyeceğim.

(**) İlk yayımlandığı yer: Jazzetta, 14.09.2006 – 00:48 Posted by | ORTA BİR TÜRKÇE DİLBİLKİSİ | 15 Yorum |

ya/kın

Yayınlandı: Ekim 1, 2011 / budak

salem kemeri misin adınla havamın cıvalandığı kadın
adın kadar mısın, kararında uzun ve balıketi ve endam yatağı
kurumuş çakıllanmış kurbağasızlanmış
bildim: aşk trenle geçti kasabandan kovboysuz çakaralmazla
ıslıksız, şık kapı çarpmasız, ince çatışmasız
bir aşkın tarihi bunca mı naylon olur öylesi derskitapsı
çocuklar birer ikişer çakar da bir kapı ardında zırlar
tenlerinde görülmez onmaz bir kamçı sızısı
nasibin ol hayattan: yalnız bir adamın sayfalarını çaldın

beden ki adı üzerinde: yarının yalanı, yirmidört ayar yalın
göze gelince görür orada buradaki çatlağın kaçınılmazlığını
kim demiş mış gibidir her olan, yazdım oysa orada burada: mış
girdim: kiminin beynine kiminin yüreğine, kiminin ten inceliklerine
talihsiz hırsız gibi, merdiveni belinden ansızın kırılmış
bir erkektim, anakronik avcı, prensesler arasında bir kurbağa
pişecek, öküze öykünmeyecek, hikâyedeki tüfengi patlatmayacak
kanlı da olsa, belki ısırığımsı, bir öpücük bekledim masalsı
zaman izafidir, oyuncudur hergele, yönünü de şaşırır şaşkın
ten ruha kavuşmakçün: kovasız tırmıksız, vezinkâr bir yangın

ah! ne kılıç, ne kın!

aut nihil

Yayınlandı: Eylül 24, 2011 / budak

otur. usulca iliş kıyısına geçip gitmelerin
yeni bir sözlük yapayım sana. tüy ve kurşundan, gübre ve inciden
kımıldama. söndür ateşini kalbinin, karanlıkta hemen farkedilir
filmlerin sonlarını uzatayım. salonlar tutayım
çatlaklar bitmeyecek. tarih düz ilerlemeyecek. sessizlik
çakır bir kurt gibi arayacak ormanda kaybolmuş eşini
otur. belleğin yerini tutamaz hiçbir müsekkin

sayfama geri döneceğim. tozunu al ciltlerin
yaşa. mecbursun bu tutsaklığa. çıkamazsın dilden
elma kurda seslenir. kurt vardır, elma kurda seslenir
her yeknesak uykudan önce diyorum ben bu hikâyeyi yazayım
her sabah başka başkayım o dillerin gözkarartıcı kıvrımlarında
çakımlarım bir tür tayf. uzun sürmüş bir eğlenti. gerisi silik
çık içimden. basit: yoksa nasıl bir daha girersin

espaslar, daraltılar, genleşmeler. antimadde. kromatinler
terebentin. kirlenmiş çivit mavisi. çıkık menteşelerden
bellibelirsiz dalgalar halinde yayılan bir tekinsizlik hissi
bırak bunların hepsi büyümenin ders kitabına eklensin

otur. daha erken
daha çok erken